Pazartesi, Eylül 10, 2007

ŞİMDİ BOŞLUK







Blog güncelleme işi beni epey sardı görüldüğü üzere. Ben geç adapte olanlardanım demek. Sürekli bunu bloga yazmalıyım diye kafamın içinde cümleler kurarak geziniyorum.


Şimdik nereden başlasam.


Cuma mesai bitip eve gidişle tempomuz başlamış oldu. Hülya Abla evde çok sıkıldığı buraya gelişi de bir nevi stres atma ve değişiklik olarak gördüğü için Cumartesi onu gezdirmek icap ediyordu. Geldiğinden beri aklına koyduğu Telli Baba'ya gittik ilk önce. Evden çıkmadan gözlemeler yapıldı çünkü piknik özlemi de vardı. Çidom'da gelince evden çıkmaya hazır olduk.

Atladık clio'muza verelini sahil yolundan Tellibaba. Oradan aldık gelin tellerimizi istikametimizi Kilyos'a çevirdik. Ben de hiç gitmediğim için Hülya Abla'nın istekleri yerinde oldu biraz. Solar Beach'e gittik baktık. Sezon kapandığından mıdır nedir? İn cin yoktu bir de deli gibi bir rüzgar vardı. Demirciköy'e gittik baktık. Oraya giderken Dalia diye bir işletmeye saptık. Çok hoş görünüyordu. Araba olsa yazın gidilecek mekanlardan eve de çok uzak değil. Sahili de rüzgarsız ve temizdi. Şemsiyeleri cimlerin üzerine koymuşlardı. Aklım kaldı anlayacağınız.

Sonra piknik yapacak yer aramaya başladık. Kenarda çok fazla piknik yeri var ama masa parası istedikleri için cazip gelmedi. Onun dışında bir boşluk, arabayı çekecek bir yer bulamadık. Sonra Belgrad Ormanlarına gitmeye karar verdik. Orada çıkınımızı eritmeye çalıştık ama hepsini yiyemedik tabii. Hava da serin olduğu için çok fazla duramadık gerisin geriye eve döndük.

Döndük ama evin önüne gelemedik. İski çalışması sağ olsun her bir yeri sardığı ve de Yeniköy'de hiçbir sokağın birbiriyle bağlantısı olmadığı için babaannemi yürütmeden eve sokmanın yollarını aradık durduk. Arabadaki herkesi de baydım tabii arayışlarımla. Ay şu sokağa da girip bakalım belki çıkıyordur bir yere diye diye öğrendik ki her sokak benim evin önündeki sokak gibi çıkmazmış. Neyse bir şekilde evin önüne olmasa da yakınında bir yere arabayı parkettim. Cumartesi gününü öyle bitirdik.
Ertesi gün Hülya Abla'yı Beşiktaş'a servise bıraktım dönüşte sahil yoluna dönmek gibi bir gaflette bulundum ki bir daha tövbe. Size Arnavutköy'ün rezaletini anlatamam normalde işten eve dönerken kullandığım yol araba seli olmuş. Herkes kenarlara park etmiş. Mümkün değil trafik ilerlemiyor. Aşiyan'dan u dönüşü yaptım ver elini Bebek. Oradan Akmerkez'in oralara çıktım sonra bir şekilde Maslak yoluna ama bu işleri yaparken Çakıl oldu mu size bir trafik canavarı bütün kuralları ihlal ettim ne yazık ki. Eve vardım ama ödüm de patladı babaannem noldu acaba diye. Neyse yerinde oturuyordu.
Sonra çılgın temizliğime başladım. Tam bitirdim alışverişe gittim arabanın arkadasını bahçe duvarına çarpıp geldim ve babamı aradım nerdesin diye ki okula yaklaştığını söyledi. Arabada pek bir şey yok endişelenecek. Babam da çakmadı heralde ki bir şey demedi hala :) Neyse babam gelir gelmez baba benim çıkmam lazım. Arkadaşım geldi Ordu'dan göremedim Galata Köprüsüne gidiyorum dedim.

Derya'lar 2007 Design Week için bir stand kurmuşlar. Design Week eski Galata köprüsünün altında çok hoş bir ortam hazırlanarak açılmış. Ne yazık ki fotoğraf makinamı unuttuğum için buraya görüntü aktaramıyorum. Orada biraz takıldık sonra Derya’nın eşinin yeğenin Beşiktaş’taki öğrenci evine uğrayıp Taksim’e çıktık. Amacım 22.30 ya 23.00 gibi eve dönmekti ama evdeki hesap çarşıya uymadı. CafePi’ye gittik. Çok hoş bir yer müzik biraz yüksek sadece. Üniversite öğrencilerinin top yeri J Öğrenci olmak vardı ahh ahh !
Neyse oradan kalktık Gizli Bahçe’ye oturduk. Kalktığımızda saat 01.00’e geliyordu. Beni Beşiktaş’taki dolmuşlara bıraktılar. Biraz tırsak bir şekilde bindim dolmuşa 4. Levent’te geldiğimizde baktım dolmuş şoförü indi gitti muhabbete. Hiç kalkacak gibi değiliz indikten sonra yürüyeceğim bir sürü mesafe de var bende atladım dolmuştan bindim bir taksiye. Eve geldiğimde saat 01.30 olmuştu. Beni bekleyen sürpriz de evin kapısının açık olmasaydı. Babacığım unutmuş dedim. Bir sinir dalgası nüksetti ama yapacak bir şey yok. Ben o kadar terör estireyim olacakla ölene çare yok dostlar. Giren girdi dedim. Nitekim Salı sabahı şimdiye kadar öldürdüklerimin en büyüğü ve en çirkini bir akreple karşı karşıya kaldım.
Babamlar ben işe gittikten sonra Pazartesi öğlen gibi çıktılar yola.
Ev gene bomboş bir akrepler bi ben.


Not: Alışverişe gidip döndüğümde arabayı çarptığım zaman var ya. Giderken bahçe kapısını açık bırakmıştım. Gelince bir de ne göreyim. İki tavuk bir kaz bahçede fink atıyor. Önce eyvah dedim. Ev sahibi görse kızar şimdi. Sonra dedim ki boşver dursunlar biraz . Tavuklar bahçedeki akrepleri yer hiç değilse. Gece adamın biri gelmiş almış tavuklarını :)) Resimlerini çektim makinadan aktarınca koyacağım buraya. Ben de İstanbul'da yaşıyorum hem de Çiller'in yalısına iki adım:))

3 yorum:

ruchan dedi ki...

Maceralı bir hafta sonu ne güzel... Allah kavuştursun diyorum , ben hiç sevmem yalnız kalmayı , mümkünse hep birileri gelsin bize , biz de birilerine gidelim... Ama ne gelen var , ne giden... Karı-koca ve bir kedi ve yoldaki bebiş sadece...

cinar dedi ki...

ayyy okurken yoruldum valla bu ne tempo çakılcım :)) maşallah sana.. bahçeli bir evde oturuyorsun demek. ne kadar güzel ya. tavuklar falan süper. resimleri en kısa zamanda bekliyoruz.. İstanbul yorucu morucu ama bööyle sokaklarda başıboş gezmeyi özledim ben de..
öptüm kocaman.

cakiltasi dedi ki...

cimcimecim,
Bebiş geliyor ya en büyük misafir o :)
Yalnızlık zor zanaat sevmiyorum ben de.
Sevgiler


Çınarcım sorma nasıl geçti o hafta şaka gibiydi :) Bizim burası İstanbul'a benzemeyen bir İstanbul semti. Bahçemiz kocaman ben altta bahçe katında oturuyorum. Ev sahibi üstkatımda. Bakılsa daha güzel olur ama uğraşamıyorlar. Tavuk koyun, horoz, kaz, fare, börtü böcek ne ararsan var.
Optum kocaman.