Perşembe, Ocak 29, 2009

HAVADA BULUT SEN BENİ UNUT







Kafasında böyle yağmur bulutu ile dolanan insanlar vardır ya :) İşte ben biraz kendimi bunlara benzetiyorum. Bizimkiler araba değiştirince Ankara'daki araba İstanbul'a geldi. Bende de ayranı yok içmeye atla gider sıçmaya durumu söz konusu oldu. Neyse araba kapının önünde duruyor. Bana arada onu iki günde bir çalıştırman lazım diyenler oluyor. Ben tamam diyorum ama onu da yapmıyor filan. Hani spordan bahsettim ya 4 ay oldu yazılalı ben bir türlü düzenli gitmiyorum dedim. Arabanın esas amacı benim spora gidip gelişimi sağlayacak olması. Ama ben gitmeyi erteledikçe, işten dönünce giderim, sabah giderim, şöyle yaparım dedikçe eve girip çıkamaz oldum. Bir şeyler beni vazgeçiriyor. Arabayı kullanmaya çekiniyorum. İşte böyle bir özgüven sorunu yaşıyor, duruyorum. Sonunda dedim ki kendi kendime Çağıl eve giriyorsun girince çıkmamak için de bin türlü bahane üretiyorsun. Sen al arabayı Shell'in oraya parket. Otobüsten inince paşa paşa gidersin spora. Aklım araba geldim işe. İşten çıktım hevesle gidiyorum. Arabayı yerinde bulacak mıyım nasıl gideceğim filan. İndim otobüsten araba yerli yerinde. Bindim çalıştırdım. Bir tuhaflık var. Böyle vites değişmiyor sanki (otomatik) acayip gürültü geliyor sanki yarış arabası. Geldim Daruşaffaka'ya park yeri arıyorum. Çocuk demez mi egsoz'unuz düşmek üzere. Neyse parkettim arabayı, baktım arkasına. Durum hoş değil. O kadar eziyetle gelmişim spora dönmek olmaz. Bir buçuk saat orada takıldıktan sonra aklım beni rahat bırakmadı. Dönüşte Shell'e girdim. Dedim böyle böyle. Sağolsun oradaki benzinci oradan buradan tel buldu bağladı. Dedi bunun işi sanayiilik.

Böyle de olsa kullanılırmış araba. Ben cuma da böyle gideceğim spora. Sonrasına bakacağız artık. Düşün düşün boktur işin. Şimdi aman bunun karabulutla gezmeyle ne alakası var diyeceksiniz. Ama bu bir değil iki değil. Hepsini hatırlayıp yazsam roman olur. Unuttum tabii diğerlerini:)

DALİ

Dali sergisi bitmek üzereyken Dali'ye geçen cumartesi gidebildik. Müzenin benim evime iki dakika mesafede oluyor olması. Her gün önünden iki kere geçiyor olmam çok önce gitmeme bir fayda sağlamadı. Dali'yi çocukken çok severdim. Öldüğü yılı TRT'deki bir çocuk programından öğrenmiştim . Yıllarca resimlerine hayran ama hayatına uzak olmuşum nedense. Hatta gene yıllar önce (15 yıl önce sanıyordum ama ekşi sözlükte biri 99 yılını yazmış.) AKM'de sergisi olmuştu da heyecanla gitmiştim. Tabii sergi beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Çünkü benim beklediğim dünyaca ünlü resimlerini görmekti. Gördüğüm ise eskizlerden ibaretti. Sonra gençlik kampı mevzuuna Fransa'ya gittiğimde. Öncesi ve sonrasında birer haftadan Paris'te kalmış bütün müzeleri karış karış gezmiştim. Rodin, Picasso, Dali, Hugo artık ne bulursam ayaktabanlarım dönüş yolunda sızım sızlayarak Türkiye'ye dönmüştüm. Şimdi 10 yıl önceye dönüp bir bakış atmaya çalıştığımda Dali'nin müzesinden niyeyse net bir şey hatırlayamıyorum. Çok acayip fotoğraflarının kartpostallarını almıştım. Ve o müzenin beni birazcık rahatsız ettiği aklımda kalan. Yani acayip insan Dali'den uzaklaşmam sanki o yıla denk geliyor. Sonra ben Dali'yi unuttum. Aslında her şeyi unuttum. O renkli çok yönlü Çakıl gitti böyle aaa ben şunu da bilirdim aaa ilgi alanımda bu da vardı diye aklımda kırıntılar kalmış bir Çakıl olarak yaşama başladım. Hatta öyle bir hale geldim ki. 7 çarpı 8 56 mıydı yaaa diyeceğim yakında. Neyse konudan uzaklaştım. Müze diyordum, sergi diyordum. Neyse gittik sergiye ben panik insan olarak çok sıra bekleyeceğiz diye kurgularken aaa 10 dakika bekledik beklemedik girdik içeri. Telsiz şeylerinden Yasemino'nun al demesiyle aldık. Gerekli yerlerde tuşlayıp dinledik. Ancak videoları ne yazık ki seyredemedik. 4 saate yakın gezdik, dolandık çok yorulduk. Dali meğer ne çok şeyle ilgilenmiş adamın ilgilenmediği sanat dalı kalmamış neredeyse. Ama ben Dali'nin sergiye getirilmiş resimlerinden çok azını sevdim. O meşhur resimlerini bakınca resim içinde resim gördüğüm tablolarını daha çok seviyorum. “The Secret Life Of Salvador Dali”, “Pages choisies de Don Quichotte de la Mancha”,”Dante’s Divine Comedy” ve “Dix Recettes d’Immortalite illüstrasyonları benim açıkçası çok ilgimi çekmedi. İçlerinden hoşuma gidenler oldu tabii ki ama o kadar. Bir de aynalarla kendini ve Gala'yı arkadan resimlediği portre pek güzeldi. Neyse diyeceğim o ki. Gezdik gördük koskoca Dali ayağımıza gelmiş gitmemezlik yapmadık.

Ama benim gönlüm hep Picasso'dan yana. Onun sergisini gezemedim ya yazık oldu. O geç geldi benim her şeye ilgimi yitirdiğim yıllara denk geldi yazık oldu.

Ha bir de Miro adamım:)

Hoşçakal Dali.

Salı, Ocak 27, 2009

KIYAMET GÜNÜ GELSİN

Bu aralar pek keyfim yok. Enerjim sıfırlanmış hatta eksilere inmiş durumda. Saat 22.00 uyuyup sabah 08.00'de kalkıyorum. Hala da zorlanarak kalkıyorum. Yapmam gerekenleri yapmıyor boşvermişlik içinde yaşayıp gidiyorum. Spora 4 aydır yazılı olmama rağmen adam akıllı gitmedim. Hergün gideceğim diyip gitmiyorum. Dün saat 7'ye kurdum saati nasılsa 9 saat uyumuş olacağım heralde uykumu alır kalkar giderim spora dedim. Nerdeeeee???? işin en acınaklı tarafı da artık horul horul uyuyor oluşum. Deliler gibi horluyorum artık. Sessiz sedasız yatarken birden böyle bir huy edindim. İnanmıyorum da diyemiyorum artık. Aycan videoya çekmiş. Wall Street'teki derslerimi ise 6 aydır takip etmiyorum. Bu perşembe yeni randevu alacağım. İş deseniz skk primlerimizi Kasım sonundan beri yatırmıyorlarmış. Zaten daha önceki işlerimde de primlerimin yatırılmadığını sonra farketmiş bahtsız bir bedevi olarak sitttin sene emekli olmayacağımı düşünmüştüm. Herkes gibi özel sağlık sigortası olan. Tatilin minimum iki hafta olduğu tazminat talebi gibi şeylerin olduğu bir işim acaba olabilecek mi? Bunu itiraf etmekten son derece üzgünüm ama ha Hacettepe Üniversitesi İşletmeyi bitirmişim ha Sütçü İmam'ı. Şu koşullarda benden daha iyi koşullarda çalıştıklarına eminim.
Bunun yanında ajanslara düşen haberler daha da sinir bozucu. Akşam haberlerinde gün olmasın ki. Bir facia haberi almayalım. Başka bir haberde kıyamet gününe 3 yıl kaldığı. Açıkçası sevindim. O zaman emeklilikmiş iyi işmiş gelecekmiş filan hiç kasmadan yaşayalım.

Salı, Ocak 20, 2009

UZAKTAN

Her gün gazetede Tv'de gördüğüm haberler sonrasında. Çok şükür bunlar bizim başımıza gelmiyor diyorum. İnsanların yaşadıklarına, maruz kaldıklarına üzülüyor üzülüyor şükrediyorum. Sonra bu durumuma kızıyorum uzaktan izliyoruz, yorum yapıyoruz, acıyoruz, üzülüyoruz diye.

Çarşamba, Ocak 14, 2009

SOBE

Bekriyacım beni sobelemiş yeni deyişle mimlemiş. Tembellik etmeyip bu sorumluluğumu yerine getireyim.


Yaptığım 4 iş:

Kitapçıda çalışmak

Leasing

Memurlara bilgisayar öğretmek

Demir çelik



Defalarca izleyebileceğim 4 film:

The Big Blue ( Derinlik Sarhoşluğu)

Mavi-Beyaz-Kırmızı üçlemesinin Kırmızı olanı

Hotel Ruanda

Bilek Kesenler

Filmleri birden fazla izlemiş olmama ve hala izleyebilecek olmama göre seçtim.

Yaşadığım 4 yer:

Ankara

İstanbul ( hala yaşadığım yer)

Isparta ( iş için 3 ay kalmıştım)

Giresun ( gene iş için 3 ay kalmıştım)

İzlediğim 4 TV programı:

Televizyon insanı değilim bazı günler yeni televizyonum olduğu halde hiç açmıyorum. Ama unutmaz denk gelirsem.

Desperate Housewifes

Scraps

D-smart'ın kanalı olan Travel and Living'teki bütün programları.

Catdog

Tatil için gittiğim 4 yer: Çok yere gittim ama sevdiğim ve tekrar gitmek istediklerime göre yazdım.

Amsterdam

Kaş

Olimpos

Paris

En sevdiğim 4 yemek: Benim çok sevdiğim yemek galiba yok. Yani keşke olsaydı dediğim. Yemek yemek her zaman bir zorunluluk benim için zevk değil ne yazık ki:( Çok absürd yazdım. Ama bunlar aklıma geldi. 2 ay sonra liste değişebilir :)

Balık çorbası

Taze Fasülye

Patlıcan Salata

Un helvası

Hemen şimdi olmak istediğim 4 yer:

Evim

Amsterdam

İtalya como gölü civarları

Karayipler

Bir yağmur damlası olsam düşmek isteyeceğim 4 yer.

Newyork Cetral Park'a

Boğaza

Emirgan'da boğaz gören bir ağaç yaprağına

Dünyanın en huzurlu insanının su bardağına


Perşembe, Ocak 08, 2009

GÜNÜMÜZDE HAYVAN ÇİFTLİKLERİ

Niye okumadım bu zamana kadar kimbilir? Ben yeni keşfettim bu da benim cahilliğim heralde. Sovyet devriminin hicvedilmesi diyebiliriz. İşin komik bir tarafı da sanırım önsözünde yazıyordu ya da başka yerlerde de okumuş olabilirim. Amerika'da komünizmin kötülüğü göstermek için okullarda okutulmuş.


Dün CnnTürk'te dünya ile ilgili bir belgesel izledim. Bizim uydu Ay meğer ne kadar önemliymiş. Her yıl da Dünya'dan belli bir mesafe kadar uzaklaşıyormuş. Kimbilir kaç milyon yıl sonra da uzayda kaybolup gidecekmiş.

Çarşamba, Ocak 07, 2009

BAHTSIZ FİLİSTİN

Hani bir ara nobel ödülüne atıp tutmuştum Orhan Pamuk aldı diye. Valla gene atıp tutacak bir malzeme çıktı. Aşağıdaki haberi okuyun. Şimon Peres ne kadar da yakışıyor Nobel barış ödülüne değil mi? Ben de fizik alanında alabirim keza kağıttan uçak yapıp camdan dışarı bıraktığımda hemen yere inmiyor üç dakika kadar uçabiliyor.

Batının birkez daha çifte standartına iğrençliğine ne yazık ki şahit oluyoruz. Gürcistan'a verilen tepkilerin bindebiri bile Filistinliler için verilmiyor. Bir İsrail'li öldürülürse 10.000 Filistinli öldür intikamını al.



Chavez'den İsrail'e şok tepki

07.01.2009 - 08:12


Venezuela, Gazze katliamına tepki olarak İsrail Büyükelçisini sınırdışı ediyor.


Venezuela, Gazze'ye saldırmasını protesto etmek için, İsrail'in Venezuela Büyükelçisi ile elçilik personelinin bir kısmını sınır dışı ediyor.

Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "İsrail Büyükelçisi ve İsrail Büyükelçilik personelinin bir kısmını sınır dışı edilmesi kararı alındığı" bildirildi.

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez de daha önce yaptığı açıklamada İsrail'i kınamış ve Venezuela'daki Musevi cemaatini, İsrail Hükümeti'ne karşı tavır almaya çağırmıştı.

Chavez, İsrail'in Gazze saldırısını kastederek, "Venezuela Musevi cemaatinin bu barbarlığa karşı çıkacağını ümit ediyorum. Bunu yapın. Bütün zulümlere şiddetle karşı çıkmıyor musunuz?" diye konuşmuştu. (A.A)



KUDÜS - İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılara son verilmesi için Avrupa ülkelerinin sarf ettiği çabaları reddetti ve İsrail'in dünyadaki imajından kaygı duymadığını söyledi. Heyette bulunan AB Komisyonu'nun dış ilişkilerden sorumlu üyesi Benita Ferrero-Waldner ise Peres'e, "Uluslararası toplumun ateşkes çağrılarını dinlemeyi reddeden İsrail'in imajı ciddi biçimde kötüleşti" dedi. Nobel Barış ödülü sahibi Peres, Kudüs'te Avrupalı bakanlardan oluşan heyeti kabulündeki konuşmasında, "Avrupa gözlerini açmalı. Bir halkla ilişkiler işi yapmıyoruz. Terörle mücadele ediyoruz ve vatandaşlarımızı savunmak için mutlak bir hakka sahibiz" ifadesini kullandı. İsrailli yetkililer, uluslararası toplumun baskılarına ve taleplerine rağmen, Gazze'den İsrail'e roket atışına son verilmediği takdirde ateşkesi kabul etmeye yanaşmıyor.