Perşembe, Nisan 26, 2007

SOBELENME:)

Bloguma normal bir kullanıcı gibi giremiyorum ne yazık ki! Girdiğim zaman aman ne işim varsa halledeyim. Bir daha giremem neme lazım diye stres basıyor valla. Kaç gündür uğraşıyordum bugün ne olduysa bu google hesabınla falan fişman derken girdik hadi hayırlısı.
Şehir melekleri sağolsun beni sobelemiş . Beni takip eden tanışlar dışında takipçim yok sanıyorum. Ama şehir melekleri beni bu sobeleme işine dahil edince pek sevindim.

  1. Daha önce önce yaşadığınız 3 şehir:

    Ankara, iş güç sebebiyle de halen İstanbul. Daha önceki işim sebebiyle 3'er ay kaldığım Isparta ve Giresun'u da sayarsak 4 etti galiba. Nereye gidersem gideyim Ankara'nın yeri ayrı. Kaç yıldır hüküm sürdüğü şehrimizi tanınmaz hale getiren i. Melih'e rağmen hiç bir zaman unutmayacağım şehrim.
  2. Tatil için gittiğiniz gördüğünüz ve önermek istediğin 3 yer

    3 yer kısıtlaması az oldu ya! Ben daha çok yazsam : ) Kaş, Asoss, Hopa, Ayvalık, Çanakkale, Amsterdam, Prag.... ve bilyon tane yer....
  3. Yaşamak istediğim 3 şehir

    Barcelona, Atina, Buenos Aires
  4. Şu anki mesleğim

    Sanırım mesleksizim ben: )
  5. Dünyaya yeniden gelseniz hangi mesleği yapmak isterdiniz?

    Pilot, küçükken de olmak isterdim.
  6. Kesinlikle yapamazdın dediğiniz meslek

    Kapı kapı pazarlamacılık
  7. Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri

    "Aktarmayı beceremedikten sonra öğrendiğin bilginin ne faydası var." Valla geçen kendim söyledim kuzen büyük laf ettin dedi. O kadar çok şey okuyup öğreniyorum ki sonra bilgileri aktarmaya çalışırken unutuyorum.
  8. Bir kitapdan alınma, çok sevdiğiniz bir cümle veya paragraf veya bölüm?

    Benim gibi sünger bir beyin böyle bir bölümü hafızasında tutabilir mi: )
  9. Çok sevdiğiniz bir şiirin bir parcası?

    O da ankara'daki odamda kaldı. Gittiğimde alır buraya eklerim.



Salı, Nisan 17, 2007

YAZAMADIM


Bahar rehaveti çöktü üstüme. İşe geliş yolumda ya da eve dönüş yolumda kafamda konuları bulup yazacaklarımı düşünüyorum; ama iş bilgisayar başına geçince değişiyor. Artık biraz zorlama bir yazı olacak. Gerçi yazmaya başladıktan sonra içerik bir anda değişiyor gaza gelip kendimi olmadık konuların içinde buluyorum.

Kafamda bir sürü konu dönüp duruyor. 14 Nisan Cumhuriyet Mitingi, İstanbul film festivalinde gittiğim filmler, Plansız kentleşme, İstanbul boğazı, Ev meselem, Türkiye'nin ve benim geleceğim, Örümcek kafalılar, Koyun ve cahil halk, Cumhurbaşkanlığı seçimi, İzmir'e gidişim, Cuma günü otobüse nasıl yetişeceğim. O bu şu .... Hiç birini toparlayıp da bir yazıya dönüştüremedim maalesef.

Uzunca süredir yazmamış olmayayım hiç değilse.

Pazartesi, Nisan 02, 2007

HAFTASONU VE GELECEK!!!

Hafta sonu jet gibi geldi geçti. Abiş geleceği için bu hafta sonu
(ayrı yazılıyormuş) yapmayı planladığım Ankara seyahatinden vazgeçmiştim. Cumartesi kuzenler ve arkadaşlar toplantısı yapmayı planlayan abiş. Arkaşlarının işi dolayısıyla kuzenler toplantısına dönüştürdü yemek olayını. Üsküdar'daki balık
lokantalarından biri olan, belki de ünlü olan o kadarını bilmiyorum, Angel'a gittik. Bundan 4 yıl önce gene bir kuzenler toplantısını orada yapmıştık ama kimseye hatırlatamadım. Abiş ve kız arkadaşı ile ilk giden biz olduk tesadüfe bakın ki 4 yıl önceki masamızda oturduk. Bizimki hala hatırlamadı: ) Sonra Yavuz Abi geldi ki, iki seferde de burayı öneren oydu. Ona da Emel Abla hatırlatmış gene bir ki ekliyorum ki Emel Abla yemekte olmadığı halde hatırlamış. Neyse! Acar Abi ve Burak Abi durumu lokantaya geldiklerinde hatırlayarak beni bir alacakaranlık kuşağı sendromundan kurtardı.

Abim geldiği için Selocanın bakkalının annesinin evini ve Selocanın evini ona göstermek istedim. Yemekten önce Selocan ben ve abim Yeniköy'e gittik. Giderken Mariachi'nin tadını anlata anlata bitiremediğim için abim Selocan'a Mariachi aldırdı. Bu arada Efes'ten komisyon istiyorum. Ürünün satışları benim sayemde arttı: )

Bakkalın annesinin evinin manzarası süperdi. 2. köprü ve alabildiğine boğaz manzarası. Bir yatak odalı, salon ve mutfağın bir arada olduğu tam partilik bir evdi anlayacağınız. Teras katı olduğu için pencereler biraz ufak ve evin içi biraz karanlık gibiydi. Hava da yağmurlu ve puslu olduğu için karanlığın boyutunu anlayamadık. Ama o balkon her şeye yeterdi. Balkonu gören hayırsız arkadaşlarım beni daha bir sık ararlar diye düşünüyorum. Ne yazık ki fotoğraf makinam yanımda olduğu halde evin resmini çekmeyi unuttum. Daha doğrusu makinanın varlığını unuttum. Onun yerine Arnavutköy sokaklarından karelerle yetineceksiniz.

Resimde görünen birinci köprü, Avrupa yakasındaki ayakları Ortaköy'de, her gün otobüsle yanından geçtiğim beton bloklar. İşin ironik tarafı bu yazıyı yazarken anladığım bir şey, köprü gören evin manzarısının güzel olduğunun sanılması. Ne yazık ki bunu ben de yapıyorum. Halbuki 3. köprü olasılığı tüylerimi ürpertiyor. Arnavutköy'e yapılması planlanıyor bildiğiniz gibi. Bu mümkün olmaması gereken bir şey. Buranın güzelliğini görseniz. O beton ayakların vahamatini anlarsınız. Zaten popülist politikaların bir oyunu 3. köprü senaryosu. Trafiğin 3. köprüyle filan rahatlayacağı yok. İşin acı tarafı halkın duyarsız ve mankafa olması buna inandırıcı kılıyor. 30 yaşında olduğum düşünülürse 30 yıldır İstanbul'a gidip geliyorum hatta burada yaşayan tanışlardan çok daha iyi biliyorum İstanbul'u. Ne yazık ki her geçen gün çirkinleştiriliyor. Ama öylesine bir güzellikmiş ki hala daha sahilde oturup boğaza baktığınızda bakmaya doyamıyor, o manzaraya sahip olmak istiyorsunuz. Suadiye ise ayrı bir güzellik. Eskiden sayfiye yeriymiş. Çok güzel müstakil evler vardı benim de bildiğim. Her geldiğimde birinin yıkılıp yerine 14'er katlı evler dikildiğini gördüm. Şimdi teyzemin evinin oradaki sokaklarda müstakil ev kalmadı. İşin kötüsü eski hallerini hatırlayamaz oldum sokakların. Geçmişine ve kültürüne bu kadar yabancı, sahip çıkmayan çıkamayan başka ülke var mıdır acaba? Kime sorsanız ülkesini ondan çok seven yoktur güya!!!. Bu aralar kafa tokuşturan bir sürü genç görüyorum. Yazık kafa tokuşturarak, kaba kuvvet milliyetçilik yaparak ülkelerini sevdiklerini zannediyorlar.
Geçmişe saplantılı bir insan olarak gelecekten bir o kadar umutsuzum ne yazık!! Hele de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin arefesinde. Tehlikenin farkında olalım lütfen!!!