Perşembe, Eylül 30, 2010

HAYALLERİM VE BEN

Hadi biraz hayallerimden bahsedeyim.

Bahçeli bir evim olsun eski tip. Tek katlı, ön bahçesi sokağa bakan, beyaz minik çitleri olan. Sokak nezih bir sokak olsun. Bir sürü arabanın parkettiği bir sokağı olmasın. Amerikan filmlerinde gördüğümüz tarz. Öyle ihtişamlı olanlardan değil.

İnternette arattım ama bulamadım mütavazı bir resim.

Sonra özgür olmak istediğim zaman istediğim işimi halletme hürriyetim olsun istiyorum. Bu da bir hayal evet. Hafta içi bazı şeyleri yapamıyor olmanın verdiği kısıt beni o kadar boğuyor ki! Belki de cumartesileri de çalışmak durumunda kalacağım bir işim olacak bu düşünce beni daha da boğuyor.

Cumartesileri tümden çalışmak yasak olsa keşke.

Ve emekliliğime daha 25 yıl var. Bir ev sahibi olmak ise hayalden öte bir rüya.

Ahh regl geldin gene içine ettin duygularımın.

Cuma, Eylül 24, 2010

ESKİ PORSELENLER


Ben eski porselenlere bayılıyorum. Ama hepsine değil böyle ince ve allı güllü olanlarına. Eski evsahibim annesinden kalma kap kacağı bana al senin olsun diye bıraktığında içinden çok şirin porselenler de çıkmıştı.

Geçen aylarda da eskiciden 3 tane tatlı tabağını 3 liraya almış evdeki takımım ile örnek olmalarına hayli sevinmiştim. Bugün de aynı eskiciden bir çorba kasesini 35 liraya aldım. Artık bilmiyorum ucuza mı pahalıya mı aldım. Aldığım porselen tipi ucuz olanlardan mı pahalı olanlardan mı? Altında Bavaria Germany yazıyor.Ne yazık ki bu işten anlamıyorum. Ama ilerinde kocaman bir salonum salonumun da kenarında eski tip bir vitrinim olsun istiyorum. Bütün ıvır zıvırımı çinkolarımı sergileyeyim. Ben bir de kullanmaya kıyamıyorum hiçbirini.

Pazartesi, Eylül 20, 2010

KAH ORADA KAH BURADA


Geçen hafta haftanın 5 günü rakı balık yaparak kendimce tarihe geçtim. Ancak 5. rakı balıkta balık yiyebildiğimi çünkü meze yemeyi reddettiğimi de belirtirim.

Bu arada son bitirdiğim kitap. Kemal Suman'dan " Kah orada Kah burada" adlı çok tatlı bir anı kitabıydı. Kemal Suman yıllarca rehberlik yapmış sonra yaşadıklarını bu kitapta toplamış. Dili çok akıcı son derece keyifli bir derleme. Tavsiye ediyorum. İçinde çok absürd hikayeleri barındıyor. Rehberlerin işlerinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha hatırlattı.

KIŞ ÇABUK GEL

Hülya Avşar’a ve bazı CHP’lilere aklım ermiyor. Baykal zamanı daha çok oyumuz vardı demek nasıl bir inanışın sonucu hakikaten anlamak çok zor. Kemal Bey böylesi uğraşmasa nah yükselirdi oyunuz.

Hülya Avşar’a gelince, “Fatmagül’ün Suçu Ne” onların versiyonunda daha inandırıcıymış. Yahu sen o sahneleri çekerken zevk olmadıysan ben de damataşı olayım.

Bir de şu türk milleti kokuyor hadisesi. Gelen giden ünlüler twitter hesaplarında Türkler koyun gibi kokuyor diyince herkes ayaklandı. Koyundan beteriz yemin ederim. Pazartesi sabahı insan niye ter kokar. Abicim üstündeki kıyafeti 30 bin kere giymek ne demek? Ben dayanamıyorum. Toplu taşımla sehayat ettiğim için de çok pis batıyor durum bana. O yüzden kışı özledim. Şu yaz deflenip gitsin. Herkes kalın montlarını giysinde en azından is koksun. Tabii montu kokan insanlar da yok değil. Mont demek hiç yıkanmaması gereken bir şeymiş gibi davranmak bize has. Yemek ve sigara bileşimi iğrenç bir koku bahsettiğim.

Çarşamba, Eylül 08, 2010

YAZIK

Kimin rantı varsa o Evet diyor. İçi de boş o evetçilerin söylemlerinin. Kimi hayır diyecekler de şöyle bir girizgah yapıyor. Erdoğan'ın gizli bir gündemi yok aslında o şöyle iyi böyle iyi ama bu demokratikleşme sağlayan bir anayasa değişikliği değil.


Evet ben radikal islamcılar gibi radikalim ve AKP düşmanıyım. Sağduyum yok aklım yok ama kesinlikle gizli gündemi olduğuna eminim. Hiç öyle iyi niyetli biri olarak düşünmüyorum. İnançlı olduğunu da düşünmüyorum. Allah korkusu olan adam böyle yolsuzluklarla birilerinin başını ezerek yükselmezdi. Bence onda Tanrı kompleksi var. Yani herif kendini tanrı sanıyor. Yazık valla üzülüyorum kendisine.