Pazartesi, Ağustos 31, 2009

UNUTKANLIK

Çok uzun zamandır ilk defa bir hafta sonu bana aitti ve evde geçirdim. Evde temizlik, ütü, çamaşır derken koskoca iki gün geçti gitti. Evde yapılacak hiç iş olmasaydı daha güzel olurdu ama bu bile yeterince iyiydi.

Pazar günü yaptığım bir ihmal beni biraz endişelendirdi. Evden, spora kayıt yenilemek bir de abimin köyden getirdiği kabaklar ve patlıcanları kızartma yapar yer bitiririm diye yağ almak için çıktım.

Evdeyken mutfak bezlerini çamaşır suyunda kaynatmak için ocağa koymuştum. Bütün işlerimi bitirip evde geldiğimde. Ocağa gözüm takıldı. Düğmelerden biri açık görünüyordu. Sonra jeton düştü. Kimbilir ne zaman ocağa koyduğum bezlerin suyu taşmış ve ateşi söndürmüştü. Birincisi iyi ki su taşmış ve ateşi södürmüştü ikincisi de iyi ki emniyet kilitli set üstü ocağım vardı. Alırken mutlaka o hadiseye dikkat edin. Belki artık emniyet kilitsiz satmıyorlardır bilmiyorum.

Yani tümüyle aklımdan çıkmış gitmişti ocak. Ve ben bunu çok sık yapıyorum. Ve çoğu zaman evde olduğum, mutfağa sık girip çıktığım için farkediyorum. Umarım daha beter bir şey gelmez başıma.

Not: Hayatımda ilk defa kızartma yaptım. Pek başarılı olduğum söylenemez. En azından tadı güzeldi. Görüntüsü ise ı ıh!

KARTLAR 21. YÜZYIL SORUNSALI

Bir insanın kaç tane kartı olabilir? Bunun sonu var mıdır?

Başlıyorum saymaya

Ticket Kart.
Teb'in Ek Kredi Kartı. Abimin bana çıkartmış olduğu kart. Çok nadir kullanıyorum.
Teb ATM Kartı.
Garanti Kredi Kartı. Bunu da kredi kullanmıştık o yüzden verdiler. Bir kere kullanmışım farkında değilim. O yüzden her yeri galeyana getirmiştim. Ben kullanmadım noldu diye? Yenisi çıktı geldi. Hiç yoktan yere. Kullanmıyorum. İptal ettirmem lazım.
Denizbank ATM Kartı.
World Kart. Aktif kullandığım kredi kartı
Dr. Back-up Kart. Abim hediye almış bir senelik.
Kamil Koç Yol Kart.
Pirelli Yola Devam Kart. Bir kere yolda kaldım işe yaradı sağolsun.
Ulusoy Passenger Clup Kart.
Marks&Spencer Kart. Abim alışveriş yapmıştı o zaman vermişler. Benim adıma yapmış o da kartı.
Migros Clup Kart.
Müze Kart.
Ehliyet
Shell Kart
Daruşşafaka Giriş Kartı

Bunlar sadece taşıdıklarım. Bir de taşımadıklarım var.

Her şeyin kartı çıktı. Napacağız? Bunun sonu ne olacak? En son Shell Kart tutuşturdular elime, benzin alırken puan toplarız diye. Yapmayın, etmeyin dedim bir de bu kartı mı taşıyacağım?
Çareyi bir kartlık alarak onu da cüzdan yaparak çözdüm. Niye hepsini taşıyorum bilmiyorum. Çünkü zaman geliyor. Lazım oluyor tüh diyorum.

Her şeyi bir kartta toplansa ya da sadece numaranız olsa Nilüfer'deki gibi.

Salı, Ağustos 25, 2009

BODRUM SANDALETİ


Sandalet istedim. Aldılar sağolsunlar iki gündür giyiyorum ama büyük geliyor namussuzlar. Daha da küçüğü yok. Napalım büyük müyük giyiyoruz işte.

Pazartesi, Ağustos 24, 2009

NASIL TATLI


Bu resmi çaldım. Özür dilerim. Çok tatlı bir şey. Bu kadar tatlıyken neden böyle inatlar kim bilir?

Cuma, Ağustos 21, 2009

KOCA BİR İÇ ÇEKİŞ

Yazacak şeyler var. Hafta sonu var. Elvira'nın gelişi gidişi. Abimin gelişi gidişi. Yumuk ile Mumuk var.

Ama yazasım yok. Burukluk çöktü içime birden. Geçmişe özlem mi bilmiyorum. Hayatın zikzakları mı?

İç çekesim var işte.

Pazartesi, Ağustos 17, 2009

BAŞAK BURCU

Ekşi sözlükte "başak burcu kadını" başlığının altına girilenler çok alem. Ben de bir başak burcu olduğum için komiğime gidiyor. Bu kadar mı siniriz yahu:)

Perşembe, Ağustos 13, 2009

ŞAPŞİRİK

Demin aklıma abimin yüz sabununu jöle zannedip saçıma sürdüğüm zaman geldi. İşin daha da komik tarafı iki üç gün bu durumu sürdürmüş olmamdı. Olay bu ne biçim jöle dediğimde abimin yüz sabununu mu diyorsun demesiyle sonlandı.

Bu pazar da benzer olmasa da şapşirikliğime şapşiriklik katacak bir şey daha yaşadım. Pazar sabah eve su ısmarlayıp aceleyle çıktım. Eve geldiğimde bahçeden kapıya doğru ilerlediğimde bir baktım paspasın üstünde bir damacana duruyor. Aaaa sabah su almıştım. Tekrar bırakmışlar dedim. Aceleyle Erikli'yi arayıp. Ben sabah su söylemiştim ancak su gelmişti. Arkadaşlar sanırım bir daha bırakmışlar dedim. Karşıdaki kız allah allah tekrar mı bırakmışlar su dedi. Ben de evet evet dedim heyecanla. Sonra telefonu kapadım mutfağa gittim ki! Mutfakta su filan yok o kapıdaki damacana öz be öz kendi suyum. Yumuk ile Mumuk kaçacak paniğiyle suyu kapının önünden almadan fırlayıp gitmişim. Aceleyle tekrar aradım Erikli'yi. Benim dedim kafam bi milyon. O su benim suyummuş. arkadaşlar başka su bırakmamışlar. Kusura bakmayın.

Bu da böyle bir anı olarak. Çakıltaşı'nın sayfasında yerini alsın bakalım.

NEREDE BOŞ İŞ BEN ORADA

Nerede boş iş ben orada.

Böyle bir internetkolik bir facebookkolik itirafcomkolik. Her şey kolik duruma geldim birden. Bağımlı olamayan ben Farmville-kolik oldum.

Toprak ağalarını kıskanır oldum. Coin hesapları, hasat zamanlarını makul zamanlara denk getirme hesapları. Evden hasat yapıp çıkmalar. Hasadı kaçırmıyım diye kurstan hasat yapmaya çalışmalar filan. Yani daha gider bu böyle.

Bilgisayar oyunukolikleri anladım anacım. Ne biçim iştir bu böyle.

Başka böyle oyun bilen varsa söylesin eksik kalmayayım ondan da!

Böyle bir de gremlinler vardı taktığım. Ha bir Prens of Persia.

Yoville'e de el attım ama o çok keyifli gelmedi.

Hafiften üşüttüm gidişat onu gösteriyor.

Ben üşütmekle kalmadım azımsanmayacak insanı da arkamdan sürüklüyorum.

Çarşamba, Ağustos 12, 2009

HAY ALLAHIM YA!!!

Neden ama neden planladığım, organize ettiğim hiçbir şey gerçekleşmiyor sürekli sapmalar oluyor????

Ciddi ciddi taktım ben bu konuya. Her şey tamam derken yok olmuyor. Hiçbir şey başladığı gibi gitmiyor. Ya mekan değişiyor ya hiç gidilmiyor ya buzdolabındakiler çürüyor. Neyi yanlış yapıyorum acaba. Ciddiye mi alıyorum. Koy veriyim götüne gitsin mi? Hay allahım ya!!!

Salı, Ağustos 11, 2009

MUMUK


Kayıplara karıştım. Çıkmam zor oldu.


Ülkedeki ve dünyadaki gelişmelere kulaklarımı tıkadım kendi gelişmelerime bakıyorum.


Benim bir de Mumuk'um oldu. Nasıl olduğunu anlatayım. Ben Yumuk'u bulduktan iki üç hafta kadar sonra. Baktım! Yumuk boyutlarında, Yumuk'a çok benzer iki yavru atlayıp zıplıyor iş yerinin bulunduğu sokakta. İşyerinin sokağı diyince öyle Kızılay meydanında bir sokak gelmesin aklınıza. Mahalle kavramının tam göbeğinde bir sokaktayız. Ben gel zaman git zaman işyerinin sokağında bu kedilerin peşinden koşturmaya başladım. O sırada kardeşlerden birini biri almış götürmüş. Ben de kalana Mumuk demeye başladım. Mumuk gel, mumuk git. Öyle ele gelmiyordu hemen bir punduna getirdim önce patilerden başladım sevmeye sonra yakaladığım gibi kucağıma. Tiny Tunes'da bir kız vardır kedileri kucağına alır eziyet halinde sever ya aynı bende yakalıyordum getiriyordum ofise. Sevip duruyorduk. Mahalledeki herkesle de bu sayede ahbap oldum. Teyzelerle paso muhabbet. Onlar tığ örüyor kapı önünde ben cep telefonumdan Yumuk'un resimleri gösteriyorum. Mumuk'u al diyorlar. Ben nasıl alayım . Bakamam ki! diyorum.
Şeytan yavaş yavaş girmeye başladı kanıma. Aman öyle bir şey başladı ki ben de Mumuksuz yaşayamıyorum. İşe geliyorum Mumuk için. Anneme dedim ben bi kedi daha alacağım. Tamam al Ankara'ya istiyoruz biz de. Sonra veterinerden aldım pire damlasını sürdüm. 3 gün sonra da evdeki taşıma kabını unuttuğum için komşulardan aldığım bir taşıma kabı ile doğu veterinerimize gittik. 4 gün orada kaldı. Sonra geçen Pazartesi aldım eve getirdim. Tabii Yumuk ne oluyoruz oldu. Hırlama tıslama derken. Ben kafayı yemece nasıl alışacaklar? Ne olacak? O sırada abim de evde. Kuzenler çocuklarını bana bıraktı bir gün. Ben sıkıntıdan ağzımda aft çıkardım. Yeni geçti aftım. Şimdi Yumuk'la Mumuk birbirlerine pati atarak koşturuyorlar evde. Gece gelip beni uyandırıyorlar. Bana bağımlılıkları sürüyor. Yumuk nasıl ısıran hoplayan zıplayan bir kediyse. Mumuk ise ısırmayan söz dinleyen acayip bir kedi. Yumuk öyle deli bir kedi ki her kedi böyle sanıyordum. İnadım inat kıçım iki kanat bir tip. Bir yere çıkıyor ben indiriyorum o çıkıyor ben indiriyorum bunu 20 kere filan tekrarlıyoruz. Kafayı yiyorum ben. Mumuk ise bir kere indirdikten sonra çıkmıyor. Hatta Yumuk'un çıktığı yerlere çıkmayı beceremiyor bile. Sanki sokakta büyüyen o değil de Yumuk.

Velhasılıkelam ben Mumuk'u Ankara'ya göndermek istememeye başladım. Nasıl olacak da olacak hiç bilmiyorum. Hayat bir sitcom gibi sürüyor.


Perşembeye İspanya'dan bir arkadaşım geliyor. Abim Bodrum'dan dönüyor. Daimi sirk benim ev.

Çarşamba, Ağustos 05, 2009

SERZENİŞ

Ben sadakatsizliğe dayanamıyorum kardeşim ister karı -koca ister sevgili isterse de arkadaş olsun. Böyle arkasından iş çevirmek, yok saymak hiç hoş davranışlar değil. Hayatım boyunca hiç kimseyi ne yok saydım ne de arkasından iş çevirdim. Yalandan nefret ederim "imaya" katlanamam. Varsa bir derdin açık açık konuşursun. İnsana eziyet ederek kendinden soğutmaya çalışmazsın. Şimdi ben niye dellendim. Açıklıyım.
Berguzel Korel ve Halit Ergenç çiftine açık söylüyorum hiç de mutluluklar dilemiyorum. Bize yansıyan kısmıyla biliyorum elbette. İşin iç yüzünü bilemem. Aldatılan hamile bir eş. Çocuğunu aldırması istenen bir eş. Aldatılan bir sevgili, yalanlanan açıklamalar sonra boşanma akabinde de yurtdışı gezisi ve sevgili olduğu ortaya çıkan çok meşhur çiftimiz. Ben böyle biliyorum. Gıcık olmama yetip de artan bir süreç. En antipatik çift benim gözümde. Elalemin derdi geldi geldi beni mi gerdi. Gerdi valla. Sevmediğim işler napıyım. Sabah sabah kına gecesi haberi gözümüze gözümüze sokulunca kıl oldum abi!!! Çağırmayın gazetecileri ne bokunuza her tarafınız magazin. Binbirgece denen kıl diziyi de seyretmedim hiç. Ay tam muppet şov ihtiyarıyım bugün.

Ha o daldan o dala konan, ilişkileri su gibi tüketenlere de kılım. Hiç mi saygınız yok geride kalana. Bu işi ben bu kadar basite almıyorum kardeşimmmm. Bir gün biriyle bir gün diğeriyle aşık böcek konumunda. Biriyle evlenme arefesindeyken ayrılıp iki ay sonra başka biriyle evlenmek ne demek. Ay ben çok geri kafalı mı oldum. Çağı mı yakalayamıyorum. Ki babam durup durup çağı yakala der bana.

İşte böyle bu sabahlık serzenişlerim bunlardı.

Pazartesi, Ağustos 03, 2009

DAYAK CENETTEN ÇIKMA MI?

Yumukla olan ilişkimizde dayak cenetten çıkma mıdır diye soruyorum bazen. Tabii ki onu dövmüyorum ama dövebilsem döver miydim? İşte bu aralar kafamı kurcalayan soru bu. Cumartesi günü öylesine sinir etti ki beni, canımı öylesine yaktı ki! Şeytan dedi al evire çevire döv. Aldım odama kapadım sakinleşeyim diye. Sonra dedim ki acaba Yumuk benim çocuğum olsaydı bir tokat patlatır mıydım?
Sonsuz sabıra sahip annelerin ne kadarı gerçekçi çok merak ediyorum. Hiç mi sinirlenmiyorlar hiç mi pataklamak gelmiyor çocuklarını? Valla ben bu konuda kendimin nasıl davranacağından emin değilim. Eşeğin kulağına su kaçıran çocuklarla mücadele elbetteki dayak değil ama o sabrı nasıl göstermeli insan? Ay bilemedim. Ben bunları düşünürken alın size bir haber.

Bugünkü Radikal'den.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=948008&Date=03.08.2009&CategoryID=81

Yeni Zelanda'da çocuğa dayak atılmasını suç sayan yasanın değiştirilmesini için referandum düzenlendi
WELLINGTON - Yeni Zelanda’da çocuklara dayağın yeniden serbest bırakılıp bırakılmayacağına karar vermek amacıyla referandum düzenleniyor. Seçmenler, 21 Ağustos’a kadar sürecek referandumda postayla oy kullanacak. Referandum sonucuna göre, çocuklara yönelik şiddetin önüne geçilmesini hedefleyen ve 2007 yılında ezici bir çoğunlukla parlamentodan geçen yasanın iptal edilip edilmeyeceği anlaşılacak. Yasayla, anne ve babaları dahil olmak üzere, kimsenin çocukları dövemeyeceği karara bağlanmıştı. Seçmenlerin yüzde 10’unun yasanın referanduma götürülmesini istemesiyle, iki yıl sonra yasa yeniden gündeme gelmiş bulunuyor. Bu yasayla Yeni Zelanda dünyada çocukların dövülmesinin suç sayıldığı 24’üncü ülke oldu. One-News Colmar Brunton televizyonu tarafından referandumun başlangıcında yapılan kamuoyu araştırması, Yeni Zelandalıların yüzde 83’ünün bazı koşullarda bir çocuğun dövülebileceğini savunduklarını ortaya koyuyor. Halkın bir bölümü, dayağın "aile terbiyesinin bir parçası" olabileceğini savunuyor, dolayısıyla da "suç sayılmaması" gerektiğini belirtiyor. Dayak yasağının kaldırılmaması için kampanya yürütenler ise aile terbiyesi adı altında çocuklara şiddet uygulanabileceği uyarısında bulunuyor ve çocukların da büyüklerle aynı haklara sahip olması gerektiğini savunuyor.(aa)