Salı, Haziran 22, 2010

YENİ ŞABLON OLAYI

Bu yeni şablon şeysi tam bana göre. Oyuncak yaptım kendime.

Pazartesi, Haziran 21, 2010

YENİ HAFTA

İntihar edecek olsam aman kimse dur demeyecek anlaşıldı. Nerede bu blog kardeşliği. Pucca olacaktım da o zaman yardım ellerini görürdüm. Neyse kinaye bir tarafa yeni bir haftaya başladık. Cmartesi televizyonu açtığımda da karbasan gibi çöktü.Gencecik evlatlar toprak oldu gitti. Meymenetsiz hafta yaşanmışlıkları geride bıraktı. Ama etkileri yıllarca sürecek.


Her şeyin daha yolunda gittiği bir hafta olur inşallah.


İşyerinde savruk bir abimiz var. Hoş abi değil bir yaşçık büyük benden. Neyse arabanın anahtarını kaybetmiş. Yedeği de kaybolanın üzerinde. Ev anahtarı arabada. Böyle allahlık ali bey biri. Akılsız başın cezası bunlar dedim sonra kendi akılsızlıklarım aklıma geldi. Bu evde anahtarı aldım diye başka bir anahtarla kapıda kaldığım sonra teyzenin balkondan çatıya çıktığım çatından kendi balkonuma atladığımı anlattım. Ankara’da da kapıda kalmıştım rüzgârdan kapanmıştı bu sefer. Kapıya omuz atmış kırmış açmıştım. Ama öyle tamir edilemeyecek bir kırık değildi. Yıllarca öyle kullandık kapıyı. Böyle ani durumlarda beynim hızlı ama sanırsam abuk çalışıyor.



Gene aklıma gelen bir şey. Küçükken traktörün römorkunda gözlerim kapalı kendi etrafımda dönerken kendimi yerde bulmuştum. Allahtan da bir şey olmamıştı. Park halindeki römork tabii ki:)

Perşembe, Haziran 17, 2010

BAŞLIK YOK

O kadar sevimsiz bir hafta geçiriyorum ki! Zaten bir önceki gönderide çok da mataf bir ruh halinde olmadığım aşikardı.

Pazartesi sokağıma geldiğimde bir cinayetin üstüne geldiğimi öğrendim. Arabayı her zaman duvarının önüne park ettiğim evdeki adam gitmiş tam bizim evin karşısında oturan adamı vurmuş. Geldiğimde sokak insan kaynıyordu. Gece boyu ölen adamın karısı bağırdı durdu. Ertesi gün bir yavru kedi çıktı ortaya öyle bakıma muhtaç ve hırpalanmış haldeydi ki! Onu öylesine bıraktım diye tüm gün ağladım. Dün geldiğimde yavru kediyi sağ sağlim görünce sevindim. Bugün işe geldiğimde diğer binaya gitmek üzere her şey kaldırılmıştı. Birden kendimizi en eski binamızda bulduk. Buraya yerleşmek çok zor olmadı açıkcası. Ev taşımaktan daha kolay ofis taşıma işi. Bilgisayarımı kurup internet bağlantısını halledince gelen e-postalardan Pino'nun bana bir ölüm haberi verdiğini okudum. Ve hala perşembenin içindeyiz. Ben bu haftayı iki haftadır yaşıyor gibiyim. Üstüne üstlük yavru kedi de ortalarda yok.

Bilmiyorum sanırım ölüm eğilimim var. Bu intihar eğilimi değil ancak.

Pazartesi cinayet hadisesinde eve girmeden evsahibi teyzeye girdim. Korktuysan burada kal dediler. Ama korkmadım ki! Kendime bir şey olmasından zerre korku duymuyorum. Tüm endişem bana gelen insanların zarar görecek olma ihtimali. Esra Hanım niye size bir şey olmaz mı diye ironiyle sorunca bilmem bana bir şey olmayacakmış gibi geliyor dedim. Ya da kaybedecek bir şeyim yok dedim. Öyle diyince ciddileşti Çağıl Hanım ne oluyor size iki haftadır dedi. İntihar eğilimim var sandı. Kaç gündür onu düşünüyorum öyle bir eğilimim mi var diye. Bence öyle bir eğilimim yok ama bindiğim tekne batsa ne olur diye, otobüs denize uçsa ne olur diye düşündüğümü farkettim. Her şeyden başka salı günü sabah yeniköy sahilden iskeleye yürürken 900 küsur yılında yapılmış camiyi görünce kendim için o camiyi uygun buldum.


Bu ne biçim yazı oldu ben de bilmiyorum.

Çarşamba, Haziran 09, 2010

Bİ ŞEY YAPMALI

Bİ ŞEY YAPMALI. OTURMAMALI. KENDİNE GEL ÇAKIL. TOKAT MI LAZIM, ŞAMAR MI YOKSA KÖTEK Mİ?

DÜŞÜN DÜŞÜN BOKTUR İŞİN. ONU BUNU GÖZLEMLEYİP ŞUNU BUNU DÜŞÜNMEK DEĞİL. İNSİN ARTIK ŞU VAHİY.

HAZİRAN MİLAD OLSUN. ARTIK DEĞİŞİM YA DA KEŞFEDİLME HİKAYESİ DUYMAK OKUMAK İSTEMİYOR BU KIRGIN KALP.

BIKTIM VALLAHİ DE BİLLAHİ.

BEYNİM Bİ MİLYON. BİR ARKADAŞ AKŞAMA KADAR İNTİHAR ETMESSİN Dİ Mİ YAZMIŞ. YOK DEDİM. BEBİŞLER VAR.

OFF FELEK YA BIKTIM SENDEN.

DELİRDİM SONUNDA EVET.

Salı, Haziran 08, 2010

ÇOK SIKICI BİR GÖNDERİ

Arayı açmışım gene. Bir ağırlık bir uyku hali bir türlü terkedemedi gitti beni.

2008 Ekim'inde taşındığımız yeni yerimizden, eski ayı inimize geri dönme vaktimiz geldi. Bu zamana kadar yeni bir işim olmadığı için baba evinden kaçmak için evlenen ama gene baba evine geri dönmek zorunda kalan biri gibi hissediyorum kendimi.

Haziran ve Mayıs sonu epey hareketli geçti. Şu boylu soylu -niye adı buysa o da ayrı bir şey- yelkenlileri görmeye gittik. Güzellerdi şansıma boğazdan geçerlerken açık hallerini de görmüştüm. Sonra Pinomlar ikinci balayına ve Bob Dylan konserine geldiler. Ebey güzel vakit geçirdim sayelerinde. Onlar sabah ben akşam yola koyuldum Ankara'ya vardık. Daha önce burada dedikodusunu yaptığım arkadaşı evlendirdik. Ben yakın arkadaş düğünlerinde eğlenemiyorum onu öğrendim. Hele de müzik felaketse. Zati masadaki herkesler anne baba olmuş düğün onlar için bir işkence halinde. Neyse bir sıkıcı düğünü atlattıktan sonra sırada hiç de sıkıcı olmayacağını düşündüğüm bir başka düğün var. Allahtan Ankara'ya ya da başka bir yere gitmek zorunda olmadığım bir organizasyon.

Onun dışında sel aldı götürdü İstanbul'u. Hatta benim damım bile akmaya başladı. Benim için son derece olağan karşılayacağım bir havadis. Yangın değil ya alt tarafı çatıdan su akıyor. Koy leğeni bekle dolsun diye.

Böyle sokağa çıkıp manyaklar gibi bağırmak istiyorum. Bir ara OSHO meditasyonları yaparkene bağırıp çağırdığımız bir şey vardı. Ne güzeldi o harbi. Kundalini miydi yoksa başka bir şey mi?

Gidiyorum şimdilik uykum geldi.