Cuma, Kasım 26, 2010

GENE BİR ÜFF VE DE PÜFF

Hayata sanki seyirciyim. Geçmişim bir televizyonun karşısına kanallar arasında geziniyorum. Bir şey diyecek oluyorum ama sonra vazgeçiyorum. Öyle sessiz sedasız bir izlence. Kimi dünyayı geziyor. Kimi trafik kazasında ölüyor. Kimi atı almış Üsküdar'ı çoktan geçmiş. Ben bu kanalların neresindeyim hiçbir fikrim yok. İşin trajikomik tarafı ise sadece seyirci olarak kalmam. Hiç öyle insan üstü bir çabam yok ben de giriyim şu televizyonun içine diye. "İstiyor muyum?" Tv'nin içinde olmayı. Aman banane diyorum ama! Aslında böyle usul usul, kıskanç kıskanç izliyorum ne izliyorsam.

Çok mu nevtorikim?

Motorsiklet kazasında ölen dizi oyuncusuna çok üzüldüm yahu.

Perşembe, Kasım 04, 2010

ÇAKIL GARİP İNSAN


İtiraf vakti. Bazen şöyle şeyler düşünüyorum. Çölde bir miktar insanla kalsam. Suyumuz da çok az olsa. Az olan suyun bir kısmı benim sularımdan biri olsa ben ne yaparım? Valla düşündüğüm vakit suyumu paylaşma arzusunda olmuyorum. Ehh tabiiii başa gelirse elbette paylaşacağım ama gönlüm paylaşmak istemiyor. Çünkü birileri benim suyumdan içerse ben içemem. O zaman ben susuz kalırım diye tümevarıyorum.

Peki ben niye böyleyim? Annemin anlattığına göre 9 aylıktan itibaren altıma yapmayı kesmişim. Şimdi ben çocuk büyütmedim nasıl büyürler onu da bilmem ama bir bebek 9 aylıktan itibaren altına yapmıyorsa bir gariplik yok mudur yahu? Yani nasıl bir durumdur bu? Anneme nasıl olur dedim yanlışın var dedim. Yok dedi. Eeee peki napıyordun dediğimde tuvalete tutuyormuş beni. Böyle boksuz tertemiz bir bebekmişim. Bence bu suyumu kimseyle paylaşmama durumu taaa bebeklikte kendini göstermiş gibi geliyor bana. Kaldık ki kimi zaman kendi içtiğim pet şişeden iğrendiğim olmuştur. Sabahları diş fırçalarken tükürdüğüm şeyden ayrıca iğrenirim.

Böyle anlatınca kendimi düşününce benimle hayatı paylaşan zavallılara epey acıyorum. Salatayı ortadan yemeyi sevmediğim gibi bana ayrılmış salatanın temizliğiyle ilgili takıntılıyımdır da. Böyleyim filan ama kendimi de eğittiğimi bildirmek isterim. Dışarda yeme zorunluluğu iş hayatına başlayınca öğlen yemeği kavramını oluşturuyor. Eee hal böyle olunca da gidiliyor bazı yerlere. Gidilen yerler çok mu temiz oluyor? Elbette olmuyor. Tabağımda çıkan kılı kenara koyup yemeğe devam ettiğim çok olmuştur diyemeyeceğim ama 3-5 kere yapmışımdır bunu.

Gene de takıntılarım devam ediyor. Öğlen yemeğe çıktığımda kendimce gidilmeyecek yerlerim mevcut. Garsonun tırnakları iğrençti, orası yemek kokuyor, oraya güneş girmiyor, çok depresif bir yer gibi.

Özellikle koku takıntım gün geçtikçe tahammül edilmez oluyor. Allahım ileride kendi boklarımla oynamam inşallah.

HER AYRILIK YENİ BİR BAŞLANGIÇ


Hülya Avşar'a ayrılık yaramışmış. Tepeden tırnağa yenilenmişmiş. Linkteki haber bu.

http://www.gazeteport.com.tr/MAGAZIN/NEWS/GP_794281

Harbiden yaramış. Fotolar her ne kadar fotoşaplı olsa da! Darısı göt göbek bağlamış hanımlara.

ÇOLUK ÇOCUK


Şimdiki çocuklarla kendi çocukluğunuzu karşılaştırıyor musunuz hiç?

İnternet, facebook, twitter, bloglar... Koskocaman bir dünya internet. Ödeviniz için bir şey mi lazım oldu? Bir konu da bilgi sahibi mi olmak istiyorsun? Aç google'ı bir kaç dakikada bütün bilgiler senin.

Sosyalliğinizin facebook arkadaş sayısıyla ölçüldüğü, ilkokul- lise - üniversite arkadaşlarınızla kopma fırsatınız olmayan yeni bir yaşam şekli. Her şeyden haberdar olacak yeni bir nesil. Peki, bu neslin bizi daha aydınlık bir geleceğe götürmesi gerekmez mi? Daha duyarlı olmaları?
Niyeyse teknoloji ve gelişmişlik arasında bizim ülkemiz açısından ters korelasyon var. Her bilgiye erişebiliyorlar, her şeyi bilme olanakları var diye. Daha akıllı daha duyarlı olmuyorlar ne yazık ki!

Çocuk sahibi olacağım günleri düşünüyorum. Nasıl eğitebileceğimi? Nelere yasak getireceğimi? Ne kadar sözümü dinletebileceğimi? İstiyorum ki! Çok duyarlı olsun, aklı beş karış havada olmasın. İnsanları özellikle hayvanları çok sevsin. Bir sürü şey istiyorum. Benden bir tane daha yaratmak istiyorum. Ne kadar fena bir istek değil mi? Hâlbuki onun bir karakteri olacak. Bakalım o karakter neleri sevecek?

İşte böyle düşün düşün çoktur işin.

Salı, Kasım 02, 2010

İŞTE BENİM DÜKKAN


işte benim dükkan. pinom sayesinde.