Çarşamba, Temmuz 28, 2010

ŞEYTAN VE KIYAFETLER

Dün heves edip biraz da şeytanın dolduruşuyla birkaç parça bi şey aldım. Eve gidince hemen yıkamaya giriştim. Makina durduğunda da içimde bir şeylerin ters gideceğine dair bir his vardı sanki. Kurutma işlemini kısa tuttum hatta. Bir çıkardım ki beyaz olan şeyler de bir pembelik. Meğer aldığım beyaz elbisenin kenarındaki kırmızı örgü akmış. Hem kendini hem de bazı şeyleri pembe etmiş. Çamaşırları astıktan sonra hayal kırıklığına daha fazla dayanamadım ve yapılması gereken bin ton işi yarım bıraktım ve yattım.

Sabah da işe gitmeden gittim verdim elbiseyi. O kadar da güzel bir şeydi ki! Yazık oldu.

Bu ay para harcama kapasitemi epey geçtim. Battı balık yan gider hesabı. Kredi kartımda küçük bir dağcık yarattım. Balkona aldığım salıncak her ne kadar 10 taksit olsa da. Her önünden geçtiğim mağaza benden faydalandı bu ay.

Pazar itibariyle yıllardır yapmadığım deniz tatilime gidiyorum. 5 gece 6 günlük bir şey. Şimdiden çok heves etmiş durumdayım. Aldığım kıyafetler durumu özetliyor sanıyorum. Umarım kötü sürprizler bizi beklemiyordur. Gideceğimiz yere, orada nerede kalacağımıza bizi havalimanından kimin alacağına ben karar verdim. Bakalım nasıl geçecek. İstikamet Foça.

Çarşamba, Temmuz 14, 2010

HEY GİDİ HEY

İbeking'in kendi çocukluğu ile oğlununkini karşılaştırdığı yazıyı okurken aklıma kendi çocukluğum geldi.

O zaman niye öyle yapardık bilmiyorum. Hatta eminim şimdi çoğu belli bir sınıfın altındaki aileler hala o yönteme başvvuruyor olabilir. O zaman sınıf kavramı filan olmadığı için herkes her şeyi aynı koşullarda yaşıyor ve yapıyormuş. Şİmdi kuzenlerimin çocuklarına öyle bir yöntemi uygulayacaklarını tahmin bile edemiyorum. Bahsettiğim şey kapının koluna takılan iple dişlerin çekilmesi. Benim iki ön dişimi öyle halletmiştik. Allahtan bir araz çıkmamıştı. Şimdi pek iyiler maşallah. Diğer bir dişimi de evde kimse yokken kapının koluna takıp arkadaşımı da aramış ve ha yaptım ha yapıcam diye telefonda bekletmiştim. O da eee ama yeter ben kapıyorum demişti. Sonra çat diye kapıyı ittirmiştim de dişten kurtulmuştum. Ve acayip gurur duymuştum kendimle.

Hey gidi hey. Yaş ilerledi de. Biz de böyle yapardık diye anlatmaya başladık.

Ya bir şey itiraf etmek istiyorum. Hoş yüzlerine de söylediklerim var. Çoluk çombalaklı arkadaşlarım bana sıkıcı gelmeye başladılar yahu. Herkes bir anneanne dede moduna girmiş. Toparlanın hayat geçer mi öyle?

Cuma, Temmuz 09, 2010

BEBİŞLERİM


Bebişlerimin son hali. Özlüyorum gün içerisinde deli miyim neyim:)

HOPPİRİK

Acayip gevezeyim. İş yerimiz eski yerine taşındı. Dolayısıyla artık bir konakta değiliz. Daracık bir karidorda 7 kişiyiz. Tek bayaaan benim. Artık diğer yerde tek başına olmanın verdiği yalnızlıktan mıdır nedir? Ota boka yorum yapıp durmadan bir şeyler anlatıyorum. Neyse sayemde konu açılıyor.

İşimden çok bıktım ya habire bık bık şikayet ediyorum. Sabah House Kafe'ye başvurdum garson olmak istiyorum. Umarım sen bize 5 beden büyüksün demezler. Görseler zaten anlarlar 5 beden küçüğüm. 20'likler 35'lik duruyor çünkü. Ben 20'lik duruyorum.


Neyse efem. Benim gıcık olduğum bir konu var. İnsanların tamam görüşürüz diyip sonra sırra kadem basmaları. Elbette bu iş konusunda. Bu ahlak anlayışıyla işlerini nasıl götürüp başarılı oluyorlar valla çok ilginç buluyorum bu durumu. Ben aman ayıp olmasın diye herkese cevap vermeye yetişmeye çalışırken. Yok saymadan işlerimi yerine getirirken. Hepsi davul olsun.

Bir de hayvanlara yapılan eziyeti aklım almıyor. Sevmiyor olabilirsin ama canlarını yakmak, öldürmek ne demek? Ben öbür evimdeki son günlerimde bile akrep öldürmeye kıyamıyordum yahu.

Salı, Temmuz 06, 2010

MÜDAHİL İNSANLAR.

İlaç gibi gelen bir hafta sonu geçirdim. Cumartesinden havuzlu bir sitede kalan arkadaşlarda konaklayarak sonrasında da Tuzla'daki bahçelerine gidip piknik yaparak. Tuzla ne güzel yermiş de haberim yokmuş. Benim için orası tersanelerden ibaret bir yerdi. Halbuki minik evlerle bezeli bir sahil kentiymiş.

Hafta sonu gaza gelip tekrar üniversite sınavına girmeye karar verdim. Yıllar önce sınava girerken çok istemiştim arkeolog olacaktım. Ama ne akla hizmetse para kazanamazsın diyerek yazdırmadılar. Şimdi bakıyorum yıllar geçmiş halime. Kazandığım para garsonlardan az. Ahh şu başkaları hayatımıza müdahil insanlar. Niye onları dinliyoruz bilmiyorum.

İşte bu da belki böyle gel geç bir heves. Yaş 33 olmuş çok geç olmuş hissi beni sarmış sarmalamış.