Pazar, Eylül 18, 2011

Bu satırları Alanya'dan yazıyorum. Onca zaman girmeyip de neden şimdi birden yazmak istediğimi bilmiyorum. Belki gene bir iç sıkıntısı. O kadar çok şey oldu ki! Araya giren zaman neyi nasıl yazıya dökeceğimi bildirmiyor insana. Yapmak istediklerim yaşamak istediklerim insanlara niye makul gelmiyor anlamıyorum.

Belki de döngümün çok yavaş işliyor olması derdin büyük bölümü. Bulmaca gibi yazıyorum biliyorum. Ama hiç açıklamalar yapmak istemiyorum. Kafama geleni yazmak saçmalamak istiyorum biraz.

Dönem dönem dağlara çıkıp yalnız kalasım geliyor. Şimdi galiba o period geldi. O dönem geçtiğinde niye öyle hissetim ki diye geçiyor aklımdan.

Biraz da gönül kırıklıklarım bugün su yüzüne çıktı.

Cuma, Şubat 18, 2011

O kadar yorgunum ki blog. Çok olmuş uğramayalı yorumlarımı bile cevaplamamışım.

2011 çok hızlı başladı. Başladığı gibi de gidiyor. Mart ayı yaklaşıyor bile.

Ocak'tan beri eski işimde değilim. Arzuladığım şey gerçek oluyor gibiydi. Belki hala daha olur bilmiyorum. Ama dünden beri enerjim oldukça düştü. Ne gariptir ki enerjim düşünce aklıma geldin sevgili blogum.

Ocak'ın başı gibi de babaannemi kaybettik. Onun için güzel bir yazı yazmak istiyordum olmadı bir türlü. Böyle satır arasında bahsetmek hiç istemezdim. Ocak'ın ilk haftaları öyle geçti. Lüleburgaz'a gittik defnettik. Sonra İstanbul'a işsizlik günlerime geri dönmüştüm ki! Keçi gribi midir her ne ise yatırdı beni. Sağolsun babaannemin bakıcısı İrina bana o kadar güzel baktı ki! 8 günde ayağa kalktım. Zaten bu şekilde Şubat geldi. Sonra da Sultanahmet tarafında bir yere haftada 4 gün bir ustanın yanına gitmeye başladım. Kuyumculuk öğreneyim diye. Tam yerini söylemek istemiyorum. Aslında çok otantik. Herkesin hayalini kurabileceği bir yer. Ancak ustam herkesin hayalini kuracağı bir usta değil. Nevrotik biri. İş peşinde koşmayan, kaderim benim ah vah diyen. Beni de bir gün iyi bir gün kötü ruh hali ile delirten bir usta. Dün onun enerjisi benimkini aldı götürdü. Yerlerde sürünerek eve geldim. Allahtan bu arada yaptığım en akıllıca bir iş olarak İstinye'de açılan cihangir yogaya yazılmıştım da. Yogaya gidip ruhani ve fiziki olarak rahatladım.

Yazmaya bile mecalim yok. Şu saatte uykum geldi düşünün artık. Saaat 18.30.

O kadar da şapşalım ki! If İstanbul biletlerimden dünkü olan biletimi bugün sandığım için gitmedim. Belki de iyi oldu. Dün gitmek istemezdim. Bugün olsaydı da belki gitmek istemeyecektim.

Bu yazı böyle olsun uzun bir aradan sonra. Pek iç açıcı değil ama ne yapayım.