Cuma, Ekim 19, 2007

İSTANBUL'UN BİTMEK BİLMEZ TRAFİK SORUNU


Dün gece eve dönerken sinir küpüydüm. Bu memleket nasıl bir memleket ki sabah 7'den gecenin 1'ne kadar trafik var aklım almıyor. İnsanlar sürekli devinim halinde bir yerden bir yerlere gidiyor. Özellikle de perşembe günleri yollar bir anormal. Ne yazık ki ritim kursum perşembe günü :(


Vatandaş Ahmet efendi olduğum için arabalara kılım bu aralar. Arabakoliklere daha da kılım. İki adım yere ya da toplu taşımı kolay yere arabayla gitmeyin kardeşim bizi de kendinizi çileden çıkartmayın. Dün Galata'dan çıktım indim Tophane'ye amacım otobüse binip Beşiktaş'a gitmek. Sonra baktım trafik Karaköy'den başlamış Beşiktaş'a kadar gidiyor. Otobüs motobüs gelmez dedim yürümeye başladım tam o esnada tramvay geldi hemen durağa koştum. İnenenlere yol verdim binecekken kapısı kapanmaya başladı. Açma dümesine bastım bastım yok aptal taşıt gitti gözlerimin önünden. Sonra sinir küpü bir halde başladım Kabataş'a yürümeye durakta otobüs beklesem, eve heralde gece yarısı varırdım. Bu arada saat zaten 22.00. Kabataş'a yaklaşırken baktım bir otobüs hareket etmek üzere ama hareket etse de gidecek mesafesi yok trafik deli gibi. Koştum gene de benim hat mıdır değil midir bilmeden. 25E'ymiş şansıma atladım otobüse başladık yolculuğa. İETT'nin en deli şoförü manyak gibi gidiyor arada da söyleniyor. Eskişehir yolu'nda yıllarca manyak gibi gittiğini sandığım otobüslere ve minibüslere bindim ama size temin ederim boğaz hattı'nda giden otobüsler gibi olanına ömrüm boyunca binmemiştim. F1'deki Monaco grand prix'si halt etmiş aynı manzara aynı tarz yollar ve İETT. Neyse öyle deli gibi giderken- Beşiktaş'tan sonra trafik açıldı nedense nedeni belli olmayan trafik cenneti memleket işi işte- Arnavutköy'den benim tanıdığım bir sima bindi. Fotosunu çekip koysam ona saygısızlık olur. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin yıllarca baş hekimliğini yapmış şimdininse kaçık görünüşlü Arnavutköy kişisi. Görünüşü tam bir kaçık yıllarca delilerle uğraşa uğraşa ne hale gelmiş kadın insan inanamıyor. Kim bilir zamanında ne heybetliydi, dediği dedikti. Bizim işyerinin sokağında bi yerlerde oturuyor sanırım çünkü hep görüyorum. Ben ilk gördüğümde buranın delilerinden biri heralde demiştim. Sonra bizim Erdem Bey'den öğrendim gerçeği.

Dün tam karşıma oturdu ve söylenmeye başladı doktorların halini beğenmiyormuş. Arnavutköy'de bir futbolcu varmış filan da filan sonra da Baltalimanı'nda indi hastaneye gidiyordu heralde. İnsan üzülüyor ne şan ne şöhret ne güç ne yetki hepsi geçici. Koca dünyanın küçük dünyalarının minik efendileriyiz hepimiz ne olacağımız belirsiz. Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete....
.
Gelecek perşembe bizim sınıf televizyona çıkacak. Bizim sınıftaki bir çocuk tv8'de cumartesi geceleri bir spor programı sunuyormuş. Ritim işini de sporla yoğurup bizi çekecek:) Cümlenin başından sanki perşembe çıkacakmışız gibi yazmışım ama ne zaman çıkacağımız belli değil banttan yayınlıyorlarmış perşembe çekim olacak sadece:)
.
Bu hafta sonu özgürüm. Ne gelen var ne giden ben de mümkün olursa evden dışarı çıkmak istemiyorum. Harry Potter'ıma burçik'in deyimiyle Hayri Pıtır'ıma gömülmek istiyorum. Onu okuduğum için bana bebek muamelesi yapıyorlar ama çok da tirink.
.
Hayat çok komplike geliyor bana bir o kadar basit olmasına rağmen. Gelecek beni çok çok endişenlendiriyor.
.
Cimcime'ye çok teşekkür gene boşluklar beni deli etti ama onun gönderdiği kodu yapıştırıp işin içinden kurtuldum:)
.
Referandum'u iplemiyorum. Ankara'ya oy kullanmak için de gitmiyorum. Mine G. Kırıkkanat'ın bugünkü yazısını buraya bağlantı olarak koyuyorum okumak isteyenler için.

Hiç yorum yok: