Perşembe, Ağustos 26, 2010

DELİLİK

Arnavutköy'ün delisi meşhur ya da ben öyle düşünüyorum. Onlardan biri adını ne yazık ki unuttum. Belki de öğrenmediğim için aklımda hiç kalmadı.

İşte o elinde radyosu bazen çayı bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyor. Yemeğe çıktığımda da akşam işten çıktığımda da hep karşıdan bana doğru yürüyor oluyor. Öyle bir durum ki! Anında gardımı alıyorum. Çünkü hızlı hızlı üstünüze doğru gelip korkutabiliyor. Ya da tükürebiliyor, sarılabiliyor. Gardımı alıyor olmam beni rahatsız ediyor. Neden ondan korkuyorum ki! Nedeni şu; topluma açık bir alanda beni zor durumda bırakmasından endişeleniyorum. Halbuki tükürmesi dışında çok da bir zararı yok. Hızlı hızlı gelip sadece bir soru sorup gidiyor çoğu zaman. Uzun zamandır da tükürdüğünü görmedim. Tükürmesi benim için tabii ki ölüm. Yani heralde o an ruhumu teslim edebilirim üzerime gelirse.

Öğlen baktım gene bana doğru geliyor. Ama yolumu değiştirebileceğim bir mesafede değiliz. Çoğu zaman bir arabanın arkasından geçiyorum ya da dönülecek sokağa giriyorum. Ama şimdi sadece o ve ben vardık. Yanda da evler. Bana doğru geldi. "Hayırlı ramazanlar. Nasılsın?" dedi ben hızımı kesemedim, yürümeye devam ettim. "Sağol, iyiyim" dedim. Sesimin en ince tonuyla. "Bu karşılaşmayı da atlattık." dedim içimden. Bazen boş anınızda yanınızda bitiyor. Yolu tesadüfen Arnavutköy'e düşüp onunla karşılaşanlar ne düşünüyordur acaba. Bir abisinin de onun gibi olduğunu ama 2 yıl önce öldüğünü, caddede büyükçe kagir bir evde yaşadığını, annesinin hasta olduğunu, esnafın onunla dalga geçtiğini, itilip kakıldığını..... Bilmiyor elbette.

2 yorum:

Alo Elo! dedi ki...

canım benim! senin çok iyi biri olduğunu anlamıştır o merak etme sana bir şey yapmaz. hatta korur bile .

cakiltasi dedi ki...

mucuk:)