Salı, Haziran 08, 2010

ÇOK SIKICI BİR GÖNDERİ

Arayı açmışım gene. Bir ağırlık bir uyku hali bir türlü terkedemedi gitti beni.

2008 Ekim'inde taşındığımız yeni yerimizden, eski ayı inimize geri dönme vaktimiz geldi. Bu zamana kadar yeni bir işim olmadığı için baba evinden kaçmak için evlenen ama gene baba evine geri dönmek zorunda kalan biri gibi hissediyorum kendimi.

Haziran ve Mayıs sonu epey hareketli geçti. Şu boylu soylu -niye adı buysa o da ayrı bir şey- yelkenlileri görmeye gittik. Güzellerdi şansıma boğazdan geçerlerken açık hallerini de görmüştüm. Sonra Pinomlar ikinci balayına ve Bob Dylan konserine geldiler. Ebey güzel vakit geçirdim sayelerinde. Onlar sabah ben akşam yola koyuldum Ankara'ya vardık. Daha önce burada dedikodusunu yaptığım arkadaşı evlendirdik. Ben yakın arkadaş düğünlerinde eğlenemiyorum onu öğrendim. Hele de müzik felaketse. Zati masadaki herkesler anne baba olmuş düğün onlar için bir işkence halinde. Neyse bir sıkıcı düğünü atlattıktan sonra sırada hiç de sıkıcı olmayacağını düşündüğüm bir başka düğün var. Allahtan Ankara'ya ya da başka bir yere gitmek zorunda olmadığım bir organizasyon.

Onun dışında sel aldı götürdü İstanbul'u. Hatta benim damım bile akmaya başladı. Benim için son derece olağan karşılayacağım bir havadis. Yangın değil ya alt tarafı çatıdan su akıyor. Koy leğeni bekle dolsun diye.

Böyle sokağa çıkıp manyaklar gibi bağırmak istiyorum. Bir ara OSHO meditasyonları yaparkene bağırıp çağırdığımız bir şey vardı. Ne güzeldi o harbi. Kundalini miydi yoksa başka bir şey mi?

Gidiyorum şimdilik uykum geldi.

Hiç yorum yok: