Zülfü Livaneli'nin bugünkü yazısı.Madımak, Latife Tekin ve gözaltılar |
Cehenneme giden her yol küçük adımlarla başlıyor. Eğer bu yanlış adımla hesaplaşmazsanız, yanlış giderek büyüyor ve sizi boğmaya başlıyor. 1993 yılında Türkiye’nin yüz akı olmuş aydınlarını Madımak Oteli’nde yakanlar, katledenler gerektiği gibi cezalandırabilinse, gericilik bu kadar azgınlaşamazdı. Eğer toplum vicdanı Pir Sultan Abdal’ı anmaya giden 33 masum aydının hesabını sorabilseydi Türkiye bugünkü varlık yokluk kavgasına gelmezdi. Eğer dönemin “sol” hükümeti Vali’nin sözüne inanarak eli kolu bağlı beklemek yerine, kendilerine “imdat” telefonları açan aydınlara kulak verseydi bu acılar yaşanmazdı. hatta yetkililer tarafından özellikle unutturulmaz. Çünkü o acıyla yüzleşmeniz, hesaplaşmanız, trajedinin tekrarlanmasını önler. Bizde tam tersine Madımak’ı unutturma çabası var. Böyle bir trajediyi hiç olmamış sayalım istiyorlar. Kurbanların anısını yaşatacak bir müze yerine, aynı yerdeki bir et lokantasını savunuyorlar. Böyle vicdansız, ahlaksız bir sistem olur mu? Yazarlara, muhalif aydınlara tahammülsüzlük bu kez de Latife Tekin örneğinde kendini gösterdi. Tekin’i susturmak istediler, mikrofonunu kestiler. Daha sonra da “alkollü” olduğunu ileri sürerek sözüm ona yazarı suçladılar. Çünkü bunların dilinde bir kadının “alkollü” olması, her türlü hakareti hak ettiği anlamına geliyor. Utanç verici! Dün Türkiye yeni gözaltılarla sarsıldı, adeta şoka uğradı. Belli ki hesaplaşma süreci doludizgin gidiyor ve her türlü köprü atılıyor. Ben gözaltına alınların çoğunu tanımam, bilmem. Ama Mustafa Balbay’ı bilirim. Balbay darbeci değil, darbelerden çok çekmiş bir aydın arkadaşımızdır. En kısa zamanda serbest bırakılacağından eminim. Ama Türkiye nereye gidiyor derseniz; hiç iyi bir yere gitmediği belli! Bu son hamleden bırakın Türkiye’yi, AKP de hiçbir şey kazanamaz. Belli ki panik içinde alınan kararlar bunlar.Kutuplaşma sertleşiyor. |
Çarşamba, Temmuz 02, 2008
ZÜLFÜ LİVANELİ'NİN YAZISI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Böyle günlerde bende böyleyim...
2 Temmuz yüzkarası günü için yazı yazacaktım ama 1 temmuz'da başka bir yüzkarası durumla karşılaşınca nevrim döndü resmen... Bende inan kendimi tuta tuta yazıyorum... Yazıp da yayınlamadıklarımda "taslaklar" da bekliyor...
Korkumdan asla!
Ama insanların yazılanalara sahip çıkmadığını görmek daha da acı veriyor bana...
Bakın yazılanları okuyabilsek!
Gerçekten soruyor insan böyle durumlarda:
"sahiden biz kaç kişiyiz?"
sevgili esintiler,
bizi düğüm düğüm yapan o kadar çok şey oluyor ki şu memlekette ne yazık ki.düğümler gün gelir çözülür umalım.
Yorum Gönder