Salı, Eylül 08, 2009

ZAMANI GELMEK


İstanbul bugün kapkaranlık. Kışın habercisi gibi. Nedense hoşuma gidiyor böyle havalar. Çok da soğuk olmadı mı keyfinden yenilmiyor. Korunaklı bir yerde olmak gibisi de yok.


Doğum günü kutlamalarımın biraz uzun süreceğinden bahsetmiştim ya işte ona dair bir yazı yazmak istiyorum. Cuma günü sağolsun arkadaşın terasında böyle hoş sohbet hediye faslı olan bir gece geçirdim. Ertesi gün de Oben Abla'mın arkadaşının kuzenindeki yemeğe gittim. Deniz benimle yaşıt 1 eylül doğumlu. Nasıl oldu da bugüne kadar tanışmadık hiç bilmiyorum. Farmville sayesinde tanıştığımızdan bahsetmiş miydim acaba? Bu farmville çılgınlığı nelere kadirmiş. O sayede arkadaş olduk sonra da farmville de komşu gerisi geldi zaten. Bostancı Şenesenevler de bir ev ama rüya gibi bir ev. Koskocaman bir bahçe tek başına yıkılmadan kalmış, sahipleri sayesinde. Deniz'in dedesinin eviymiş. Deniz de orada doğmuş. Onlar müştemilatta kalıyorlarmış sonra apartmana çıkmışlar, fenalık geçirdim diyor. Son üç senedir de müstemilata geri gelmiş. Ev de ise halaları oturuyor. Onlar da yaz boyu yoklarmış. Böyle güzel bir evi ancak eski evleri bilenler anlayabilir. Resim yok çünkü makinamı götürmemiştim. Teyzemler yıllardır Suadiye'de oturduğu için gün be gün yok olan evleri biliyorum. Ama böylesi güzelini hiç görmemiştim. Ve başına bir iş gelmeden kalanını. Umarım hiçbir şey de gelmez. Çünkü daha yeni Oben Abla'ların apartmanının yanındaki bahçeli caanım evin yıkılacağını öğrendim. Bu nasıl vicdandır bu ne açgözlülüktür anlamıyorum. Emirgan'da Yeniköy'de kılına dokunulmayan evler neden karşıda bir bir yıkılıyor. Onlar da tarihi onlar da eski onlar da güzel. İleride tarih kitapları ne yazacak biliyor musunuz. İstanbul; Türklerin ağzına ettiği şehir. Güzelmiş, yazık olmuş.


Neyse dellenme yeter. Biraz da geceden bahsedeyim. Bahçede oturduk filmlerdeki gibi. Mangal yaktılar. Deniz bilgisayarını getirdi benimkinin aynısı, cep telefonumu kendinin ki sandı. Mutfağa gittim benim tezgahın aynısı, küllüğe baktım ki annemlerde kalan eski yeşil cam küllüğün bir boy ufağı. Sonra tezgah da ilaçlarına bakarken aaa benim ilacımdan dedim. Deniz şok içinde baban kim dedi. Hehehe yani ikizmişiz ama haberimiz yok hesabı. Daha kurcalansa daha neler ortak çıkacak. Konuşamadığım ayrıntısını bilmediğim bir konu ise Deniz troid kanseri. Umarım tez zamanda iyileşir. Çok hoş bir gece geçirdim. Çok da tuhaftı bu benzerlik. Bilmiyorum evren bana ne demek istiyor. Her şey zamanı gelince oluyor ben buna çok inanıyorum. Deniz'le tanışmamız şimdi olması gereken bir şeydi demek ki! Tıpkı Yumuk'la Mumuk'un geldiği zaman gibi.


Eve dönerken de dolmuş kuyruğunda biri birinin kafasında sopa kırdı. Sonra akibetleri ne oldu bilmiyorum. İnsanın gözü nasıl böyle dönebiliyor?


Benim umudum da var ümidim de sadece zamanının gelmesi gerek.


2 yorum:

cinar dedi ki...

dan dan diri dan dan :)) Çanlar kimin için çalıyor acaba? :))
Hayırlısı Çakılım. Denize acil şifalar diliyorum. Deniz ismini de çok severim bu arada.
Sonracıma bu seferki yapmur değil sel yahu. Dikkat et sen de. Arabayla falan çıkma bu aralar. Ne olur ne olmaz.
Öptüm çok.

cakiltasi dedi ki...

benim için çınarım:)

amin çınarım umarım tez zamanda iyileşir. hastalığının ayrıntısını bilmiyorum maalesef.

ya ben dün yazıyı yazdıktan sonra hava böyle dellendi. hakikaten sel vurdu gitti. bizim buralarda bir şey yok. çarpık çurpuk yapılaşmanın bedeli işte. arabayı çizmiştim ya! babam lüleburgaz'a götürdü yaptırmak için. sağol canım benim. öptüm.