Pazartesi, Ekim 13, 2008

GÜZEL BİR HAFTA SONU

Bu aralar hep birileri gelsin hiç yalnız kalmayayım istiyorum . Geçen sene ise hatırlıyorum hep birileri geliyordu ve bıkmıştım gelen gidenden yalnız kalıp dinleneyim diyordum. Çok değil bir sene sonrasında insan böylesi değişik hisseder mi:)
Anneciğim geldi cuma gününden. Cumartesi de abim iş gezisine çıkacağı için ilk durağı İstanbul'du. Selo'ya da Asuman Teyze ile Secer geldiği için televizyon konusunda sıkıntı çekiyordu. Ben de televizyonunu geri verdim. Babamın bana aylar yıllar önce verdiği 500 euroyu iç ettiğim içim kendime bir türlü televizyon almamıştım. Öncelliklerim hep başkaydı. Yok kursum yok tatil derken param suyunu çekti gitti. Şimdi iş tv almaya geldi annem sağolsun. Cumartesi annemle Yeniköy'de bir takım işlerimizi hallettikten sonra hadi Doğubank'a gidelim dedik. Önce Beşiktaş'a geldik. Çarşıda annemin camdan çok güzel takılar satan bir yer var demesiyle onu arayışa başladık ve bulduk. Gerçekten çok güzel şeyler vardı. Anneciğim bana kırmızı nazar boncuklu bir bileklik ve kırmızı camdan top bir küpe aldı. Sonra Kabataş'tan tramvay ile Sirkeci'ye gittik. Aycan'ı getirmek istediğim yere aylar sonra annemle gidebildik. Gerçi Sultanahmet ve kapalı çarşıyı gezemedik ama gene de keyifliydi sirkeci civarları. Eski Sümerbank binasını Dösim'in yeri yapmışlar orayı gezdik. Gerçekten güzel ve ucuz şeyler vardı. Tabii çalınan küpelerimi yenileme sevdam burada da devreye girdiği için iki gümüş küpe de buradan cebe indirdim :) Yurtdışındaki tanıdıklarına hediye götürecek kişilere kesinlikle burayı tavsiye ederim. Hele kilim ve halılar çok güzeldi. HA!! Biz buraya tv bakmaya gelmiştik di mi:) Sadece Philips'in bayisine girdik bir Lcd televizyon beğendim. Ancak hemen dellenip almadık. Doğubank'tan almak da iyi bir fikir gibi gelmedi sonrasında. Kuzenim de oradan alma ben sana pazartesi araştırırım belki uygun bir şey bulabiliriz dedi. Dösim'den çıkınca annemi İstiklal'e götürmek istiyordum. Gel yürüyelim dedim. Galata köprüsünden yürüyerek tünele geldik. O sırada annem Çiğdem'leri ara çay koysun dedi :) Benim zaten aklımdaydı ama annem benden önce davranmış oldu. Tünel ile İstikal'e çıktıktan sonra pasajın içinden geçtik Asmalımescid'in oradan tekrar İstiklal'e çıktık. Sonra Anzavur pasajından Çidom'a şirin bir lamba aldık. Annem artık isyanları oynamaya başladı. Yoruldu yazık. Galatasaray Lisesinin oradan taksiye binelim yakın mı diye sorunca yok dedim anne gel yürü taksiye binilecek mesefa değil. Sonra ne çabuk yoruldun hemen diyince küfrü yedim tabii :) Ben 60 yaşındayım sen 30 diye. Gerçi annemin eski enerjisi olsa her dükkana girerdi. Çünkü İstiklal caddesi başlı başına bir dünya. Gün olur da bir gün uzaklaşırsam İstanbul'dan en çok özleyeceğim yer burası olur sanırım. Çidomların evine Galatasaray Lisesi'nin sol yanından gidiliyor. Hele oradaki antikacılar ıvır zıvır dükkanlar çok şeker. Gene de bir tanesine girdik ve çok güzel bir iğne sorduk. Dükkanın sahibi de tatlı bir adamcağızdı. Çidomlardaki konaklamadan sonra da eve uğrayıp sonra da Selo'lara gittik. Sonra da abim gelecek diye eve geçtik. Gece sohbeti yapıp yattık. Sabah da Tahire Teyzem'lere sülale kahvaltısına gittik. O da çok keyifliydi. Bizim minik Uğur Kasım'da bir yaşına girecekmiş. Hediyesini sendrom yapmıştım. Ne çabuk geçiyor zaman di mi:) O kadar tatlı ki şaşı beş şeker gibi bir şey. Ekimin sonunda gözünden ameliyat olacak canım. Sonra kalktık karşıya geçmeye kalktık. Abim uçağa yetişecekti. Neyseki yetişti. Trafiğin kabusluğu anlatılmaz yaşanırdı. Dönerken Ozancığım arabada kustu. Okul servisinde de her sabah kusuyormuş. Yol tutuyor garibimi. Karadeniz gezisinde de fena olmuştu. Ben kusma işine pek dayanamıyorum. Annemde dayanamıyor. Dedim ki bizi nasıl büyüttün sen. Kusa kusa dedi:) Sanırım benim de bir bıdığım olursa ben de kusa kusa yaşayacağım. Abim gittikten sonra da evdeki odaların yerini değiştirip kışa hazır ettik. Salonum çok soğuk olduğu için diğer odayı salon yaptık. Sonra Selo ile Asuman Teyze geldi. Hafta sonu böylece bitmiş oldu.

Yavuz abim çok durgun geldi. Emel Abla'da hiç iyi görünmüyordu. MS hastalığından bahsetmiştim daha önce. Yavuz abim Ankara'daki teyzemin oğlu Emel Abla'da eşi yıllardır o hastalığı çekiyor. Çok üzüldüm birkez daha.

Annem de bana bir şey itiraf etti. Şok bir haber. Sanıyorum geçen sene bu zamanlar olsa gerek. Bir ara onlar gelmişti ben yerde yatmam diyip koskoca yatağımda tek başıma yatıyordum. Onlarda salonda yerde yatıyorlardı. Babaannem de öbür odada. Meğer o günlerden bir gece annemin üzerinden bir şey geçmiş bir refleksle eli ile üstündeki şeyi ittirmiş sonra aklına gelmiş ve lambayı yakmış ki benim akreplerden biri. Sonra öldürüp uyumaya devam etmişler. Şaka gibi di mi. Benim evde kalıp yerde yatanlara duyrulur.

2 yorum:

cinar dedi ki...

ay yoruldum okurken bile :) ama ne güzel, ailecek sevdiklerinle bir haftasonu geçirmişsin. İstiklal'i ben de özlüyorum :( ve İstanbul'a her gelişimde gidemiyorum maalesef :( bu benim için oldukça üzücü oluyor. Trafik gözümü korkutuyor ve ben de artık 20 li yaşlarda değilim.
Uğur 1 yaşına basacak mı dedin? yazdıklarını okuduğum gün dün gibi yahu. Bazen hemen zaman geçsin istiyorum sıkıntılıyken. ama zaman geçip de geriye baktıgımda keşke bu kadar çabuk geçmeseydi diyorum. keşke şuralara da gidebilseydim, şunları da yapabilseydim. bugun buhran günümdeyim sanırım :(

cakiltasi dedi ki...

ben de yazarken yoruldum çınarım. okuyacak olanın vay haline diyordum.
istanbul'a gelişiniz kısa süreli olduğu için geldiğiniz semt de bu yakada olmayınca istiklal'e geçmek enerji ister haklısın çınarım.
valla uğur 1 yaşına basacakmış. ben de bir şaşırdım ki sorma. geçen sene bu zamanlar neler oluyordu şimdi neler oluyor hayatta.
çınarım zaman konusunda ben de biraz nankörüm. güzel bir şey olacaksa bile bir an önce o gün gelsin istiyorum. kötü bir dönemden geçiyorsam bir an önce de o dönem geçsin istiyorum. en önemlisi ne yaşıyorsak sindire sindire anın tadını çıkartarak yaşamalı diye düşünüyorum. ama uygulamak biraz zor:)