Çarşamba, Nisan 30, 2008

OKUDUM DA OKUDUM

Çınarım beni sobelemiş. Silkineyim sıkıntılarımdan kurtulayım güzel konular hakkında yazayım diye. Pek de iyi etmiş.

Şimdik benim okuma maceram nasıl başladı. Benim ilkokula dair hatırladığım şey. Hep okumuyorum diye eleştirilmemdir. Dişini fırçalamıyorsunla beraber hatırladığım bir şey hem de:) Matematiğim hep iyi olmuş ama türkçe konusunda öyle insanları mutlu edememiş bir insandım sanırım. Sonra ne olduysa ben okuma açlığına tutuldum. Bu da ilkokul sonrasına denk geliyor. Önce evdeki Gizli Yedilerle başladım sonra Afacan Beşler takip etti bu açlığı. Bir de yeşil küçük kitapçıklar vardı. Hepsi Ankara'da olduğu için tam adlarını veremiyorum ama uzay vari şeyler vardı içinde hatta bi gittiğimde bakayım. Sonra Vasconcelos'ları hatmettim. Bu kitapların hepsi beni öyle dünyalara soktu ki. Şimdi geldiğim noktaya baktığımda şaşırıyorum. Daha yaratıcı çılgın bir insan olurum sanmıştım ama pek sıradan bir tip oldum çıktım. Üniversite seçimi burada çok önemli küçüklere duyrulur. Bir insan nasıl körelir en önemi kanıtıyım.
Benim bu açlık klasiklerle devam etti. Bütün klasikleri okumadım tabii. Şoholov'un " Ve Durgun Akardı Don'u " bizdeki eski çevirisi olduğu için başlığı böyleydi. Sanırım şimdi Durgun Don ismi. Turgenyev'in " Babalar ve Oğulları'nı " okuyup Nihilistlik kavramıyla tanışmıştım. Bolşevik devrimi derken. Okudum da okudum sonra bir çırpıda okuduğum "Yüz Yıllık Yalnızlık" var. Annem gıcık olmuştu hareket etmeden onu okuyordum hep. Köydeydik. Sinirlenip kitabı kaptığını hatırlıyorum elimden. Okumaya hep açım. Şimdilerde okuyamama dönemlerim oluyor maalesef. Kitabı elime alıyorum. Ama kitabı okuyormuşum gibi yapıp başka şeyler düşünür buluyorum çoğu zaman kendimi. Sanırım yaşam gailesi, gündemin sıkıntısı, yaşamın gerçekliği bunu yapan. Eskiden böyle dertlerim yoktu tabii! Okudukça okurdum.

Bu yazıya başladığımdan itibaren aklıma kitap isimleri geliyor. Yukarıda bi kısmını yazdım.Sanırım okuyup etkilendiklerim olsa gerek. Harper Lee'nin "Bülbülü Öldürmek" onu'da okula gidip gelirken otobüste elimden düşüremediğimi hatırlarım. Jack London'nın "Martin Eden'i " de öyle etkilemişti beni.

Sonra bir aralar Paul Auster delisi oldum. Eğer bir yazara takmışsam bütün kitaplarını okurdum eskiden. Amin Maalouf keza öyle. Biraz geç oldu ama Harry Potter'ları hatmettim. İngiliz bir öğretmenim var şimdi. İngilizce okudun mu dedi yok dedim. İngilizce okumalı hakikat. Çünkü çevirilerinden hiç memnun kalmadım ben. Sevin Okyay önemli biri ama nedense beni tatmin etmedi.

Yaşamım boyu vasıtalarla bir yerlerden bir yerlere gittiğim için çantamda taşırım hep kitabımı. Geçenlerde bunun çok büyük bi lütuf olduğunu düşündüm. Okumaya vaktim var ne güzel diye. Tabii ben şanslıyım çoğu zaman oturabiliyorum. Gerçi eskiden ayakta da okurdum demek o kadar sürükleyiciydi:))

Ha bi de polisiye sevgim var. Öyle yetkili mercii değilim ama kitapçıların o raflarına bakmadan çıkmıyorum.

Çınarım gibi neleri okuduğumun listesini tutayım dedim ama başarılı olamadım. Unutuyorum not etmeyi. Eskiden kitaplarıma daha düşkündüm şimdi giden gelmezse o kadar üzülmüyorum bilmem niye. Benim huyum çok değişti ya. 7'sinde neyse 70'inde lafı kesinlikle benim için geçerli değil.

Bir de geçen aylarda Olasıksız diye bir kitap bitirdim. Yazarı Adam Fawer. Burada bahsedeyim istemiştim ama tembellik işte. Benim çok ama çok hoşuma gitti. Biraz bilimsel veriler içeriyor. Hani sıkılmazsanız. Çok sürükleyici elden düşemeyen kitaplardan biri. Okurken kahraman benmişim gibi okudum:) İçine soktu beni.

Okunacak, alınacak çok kitap var. Ama zaman az :) Bir de eskisi gibi konsantrasyon lazım. Eğer sürüklemezse kitap elimde sürünüyor da sürünüyor. Bu da hoşuma giden bir alışkanlığım değil.

İşte benim okuma maceram böyle :)

2 yorum:

cinar dedi ki...

İçinden alıp aynen çıkarmışsın okuma maceranı. Sende sevdiğim şey de bu işte. Aynı olduğun gibisin :)
Kitabın kahramanı gibi okumak süper. Harry serisindeki kahramanlardan biri olmak hoş olurdu mesela :) Ama o seriyi aynı ortamda hissetsem bile onlardan biriymişim gibi okuyamadım hiç. Buna rağmen çok sevdim. Demek ki Olasılıksız'ı bayıla bayıla okuyabilirim :) Hemen not alayım ben bu kitabı.
Amin Maalouf'u senin de sevdiğini bilmiyordum. Öğrendiğime de çok sevindim çünkü ben de severim onu :)
Hep böyle iç açıcı yazılar yaz Çakılım. Güncel de yaz tabi de insan televizyonda gördükleriye sıkılıyor, işte yaşadıklarıyla sıkılıyor, kendi bloguna yazdıklarıyla da sıkılırsa durum feci olabilir. Buraya dış dünyadan uzak, kendini mutlu edecek şeyler yazacaksın ki hayatta hala mutlu olmanı gerektiren şeyler olduğunu unutmayacaksın (söyleyene bak, misal iş sıkıntılarım puhahah :))
Kocaman kocaman öpüyorum seni. İyki varsın! :)

cakiltasi dedi ki...

çıktı valla :) kitabın kahramanı olmak süper bir şey hakikat. hele böyle arka arkaya güzel kitaplar okumuşsan bir cümbüş bir cümbüş.

evet çınarım haklısın iç açıcı yazmak gerek arada.mutlu olduğun şeyleri... ama napıyım böyle delleniyorum, şişiyorum öfkemi kusuveriyorum işte.
şimdi tiyatro maceralarımı yazıyım. yazıcaktım onu da unuttum bak.

öptüm ben de seni kocaman