Pazartesi, Mayıs 12, 2008

ANNELER GÜNÜ, ADA.....




Cumartesi büyükada'ya gittim. İstanbul'a bilmem kaçıncı taşınışımda çalıştığım dandirik bir iş vardı. Meditasyon, ayurveda ve bilumum bu tarz işlerin yapılacağı sahiplerinin hem ruhani yolculukları hem de ticaret kaygıları neticesinde açtıkları bi yer olacaktı. Ben ne demeye kalkıp Ankara'dan buraya çalışmaya geldim tanrı bilir. Hayattaki dönüm noktalarını biliriz benim çok fazla dönüm noktam ve de çok fazla yanlış kararım oldu. Bu geliş onlardan biriydi. Mutlaka bana kattığı şeyler olmuştur. İlginç bir çevreyle tanıştım. Bu kararlar, bu dönüm noktaları sayesinde hayatın her kesiminden tuhaf insancıklar girdi çıktı hayatıma. Gerek var mıydı orası tartışılır. Her işte bir hayır vardır diyor ve geçiyoruz.
Neyse işte o dönemde orada çalışırken tanıştığım evli bir çift vardı. Onlarda orada çalışmak için anlaşmışlardı. Hindistan'dan yeni gelmişlerdi. Osho'nun kampından başka ne ad vereceğimi bilemedim. İlk defa Osho adıyla orada tanıştım. Sonrasında beni o kadar içine almadı insanlar onu hayat felsefesi yapmışlardı aslında. Orada çalışırken öyle tuhaf tiplerle de tanıştım ki. İranlı biyoenerjicii, hintli ayurvedacı, hintli şifa dağıtıcı. İnsanlar oluk oluk akmaya başladı. Şifa bulmak için. Ne talihsizlik. Biyoenerji denen şey kusura bakmasınlar koca bir safsata. İranlı adam milletin parasını almaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Konuyu gene dağıttım. Adaya gittim geldim demek için nerelere daldım gene. Neyse işte oradan tanıştığım evli çiftle bağım kopmadı. Arada aradım. İstanbul'a geldiğim zamanlar buluştum filan. Ama geçen seneden beri yani son İstanbul'a taşındığımdan beri bir türlü buluşamamıştık. Şile'de ev almışlardı. Orada yaşıyorlardı. Şile'ye gidemedim tabii. En sonunda adada buluşabildik. ( Mayıs'a kadar sezonluk ev kiralamışlar) Ben saftirik Ankaralı unutmuşum. Yaz olmuş, insanlar akın akın sayfiye yerlerine akmaya başlamışlar filan. Bir kalabalık bir kalabalık size anlatamam. Ben vapurun ilk durağından bindim. Kabataş'tan yani. Sonra Kadıköy'e uğradı. Oradan Burgaz, Kınalı, Heybeli ada derken son durak Büyükada. Ben insan severim ama kalabalık pek sevmiyorum. Hele gürültücü vıyk vıyk çoluk çocuk kalabalığını hiç sevmiyorum. Ben keyifli bir vapur yolculuğu yaparım sanırken. Oradan buradan ciyaklayan, koşturan, martılara ekmek atmaya çalışan bir kalabalıkla karşılaşmayayım mı? Sanırım gün geçtikçe huysuz bir insana dönüşüyorum. Hava serindi ama güneş yüzünü gösterdi şansıma. Fotolar büyük adadan

güzel değil mi? Düşünün bir zamanlar mimari ne güzelmiş. Bunu varlıklı insanların evleri tabii öyle olacağa indirgemek istemiyorum. Çok mütavezi, şirin mi şirin eski, bir şekilde yıkılmamış evlerle dolu İstanbul. Neden diye sormadan edemiyor insan neden hala talan ve yıkım kültürü devam ediyor? Koca bir neden???

Ya ben acaba çok mu olumsuz bir insanım. Şimdi beni eleştirenlerin lafını hatırladım. Biraz olsun değiştim sanıyordum. Abim olsa adanın güzelliğini göreceğine yazdığın yazıya bak derdi kesin. Ama ben de ısrarla bunları yok sayamayız ki diyorum. Ben bardağın boş tarafını gören bir insanım bu konularda ne yazık ki! Valla kanserden gideceğim sonunda. Dert edine edine. Neyse fotolardan da görüleceği gibi çok güzel yerler adalar. Kalabalık malabalık gidin napalım. Nefes alın, bisiklete binin, faytonla gezin. Kimler gezdi acaba bu sokaklarda diye hayal kurun.

ANNELER GÜNÜ İÇİN,

Dün haberlerde son karakol baskınını ve şehit annelerin anneler günü haberlerine denk gelince ağlamadan edemedim. Neden sürüyor bu savaş neden çıkarlara alet oluyoruz. Anneler evlatsız kalmasın. Bitsin dünyadaki tüm savaşlar ve saçmalıklar. Çok ütopik bir istek biliyorum. Gün gelecek umarım hayalden öteye gidecek bu istek.

Benim üzerimde emeği olan o kadar çok anne var ki. Annem, teyzelerim, anneannem, babaannem. Torunların çocukları gelene kadar. Bütün ailelerin en küçüğüydüm. Her zaman şımartıldım, en çok ben sevildim, en çok bana hediye geldi. Ben bunlara layik olabildim mi bilmiyorum. Sevdiğim bütün annelere uzun ömürler, sağlık, mutuluk ve dünyadaki bütün güzellikleri diliyorum. İyiki varlar.Sevgimi yeteri kadar dile getirmiyorum diye hayıflanıyorum. Yaptığım bütün densizlikler için özür diliyorum. Daha sabırlı olmayı öğreneceğim.



5 yorum:

cinar dedi ki...

İyi de Çakılım bu senin olumsuz biri olduğun değil duyarlı biri olduğun anlamına gelir.
İnsan tabi ki önündeki güzellikleri görüp onlardan şevk almalı, yaşama sevinci dolmalı ama bunu yaparken karşısına çıkan çirkinlikleri ya da olumsuzlukları da göz ardı etmemeli. Yani olumsuzluğun farkında olarak, bilinçli olarak seveceksin olumlu tarafları.
of kafa ütülemek istemiyorum böyle her yazının sonrasında, çok konuşuyorum bazen değil mi?
resimler çok güzel. ben birkaç sene önce gidebilmiştim. Evler harikaydı hakikaten de. Ama ben de bir 23 nisan günü gitme gafletinde bulunmuştum. Feci kalabalıktı :(
Öptüm çok çok.

cakiltasi dedi ki...

yooo çınarım çok konuşmuyorsun doğru tespitlerin var valla. benim biraz daha yontmam lazım kendimi gene de :)
amaninnnn 23 nisan mı :) kalabalığı tahmin ettim bile. ben bu gidişimde heybeli ada'ya uğradı dedim ya. vapurdan inenler bitmedi bi türlü indikçe indiler. daha da bi sürü insan var vapurda büyük ada son durak. gözlerim yuvalarından fırladı :)
bu arada bizim işyerinde bir deniz bey var. dediki şimdi Ereğli'de çilek festivali vardır. doğru mu :)
öptüm ben de çok çok.

cinar dedi ki...

eski tadı yok festivallerin. o yüzden tarihini bilem bilmiyorum vallahi :)
ama sanki temmuzda diye duymuştum. demet akalın, ibo, sezen aksu falan gelecekmiş. dur bir bakayım sitesinden :)
yoo 4-5-6 temmuzmuş işte. doğru duymuşum (www.kdzeregli.bel.tr).
anneme çakıl ereğliye gelecek dediğimde festivale mi diye sormuştu :) ailemizde meşhursun yani :)) ben de dur bir ilk seferi yapsın da festivale yine çağırırız demiştim, şeytanın bacağı olayı :)

Pilli Petro dedi ki...

resimler çok güzel ben de her İstanbul'a gidişimde gitmek isterim adalara bi gidemedim :(

bende kalabalık uğultulu yerleri sevmem hiç katılıyorum sana bu konuda :))

cakiltasi dedi ki...

çınarım festivali boşverdim sibel can,ibrahim tatlıses ismini duyunca. yav utandım bak şimdi meşhursun bizim ailede diyince. ben çınaraltı'nı hevesle bekliyorum.
öptüm çok

bekriyacım, en güzel mevsim sonbahar kalabalık yavaş yavaş azalır. o zaman keyfini çıkarmalısın adaların.
sevgiler