Cuma, Ekim 30, 2009

ÖYLE BÖYLE

Meslek dallarındaki insanlara onların konusu hakkında bir şey sorduğunuzda neden insanı tatmin edemezler??

Doktora dersin ki şu ilaç yasaklamış. Karşığında bilmem cevabı gelir.
Bankacıya dersin kartların yıllık aidatını ödemek zorunda mıyız? Evet der. Ama ödememeyi başarmışsınızdır.
Bilgisayarcı Network'cü adama youtube'a girebildiğimiz bir program var dersin. Ben ktunnel'den giriyorum der.

Ben mi her şeye hakim olmaya çalışıyorum acaba? Herkesin özellikle o konunun uzmanının soruma yanıt vermesini istiyorum.

Bu aralar dalgınlığım tavan yaptı heralde. Hoş dalgınlık mı başka bir şey mi onu da bilmiyorum. Birden ne işle uğraştığımı unutuyorum. Evden çıkacakken çantamı bulamadığım anda film kopuyor. Dün hangi çantayı almıştım ne giymiştim diyorum. Bir süre cevap gelmiyor aklıma sanki dımdızlak bir yere atmışlar kim olduğumu hatırlamaya çalışıyorum gibi.

Hani Lost'taki kahramanlar geriye ve geleceğe dönük hayallere dalmışken şimdiden uzaklaşıyorlar ya ben de öyle kopuyorum.

Bugün cuma diye çok mesudum.

Çarşamba, Ekim 28, 2009

İSTEK

Beni sallayan olursa blogculardan bir ricam var. Siyah fonu olanlar değiştirseler keşke. Ben okuyamıyorum. Gözlerimi çok yoruyor.

Pazartesi, Ekim 19, 2009

VALLA BİLLA DEĞİŞTİM

Ben değiştim, değişiyorum. 7'sinde neyse 70'inde odur lafına da inanmıyorum. İnsan gelişebilir değişebilir.

Artık sütlü çikolata değil bitter çikolata seviyorum. Biber dolmasının biberlerini ayıklamayı bırakalı yıllar oldu. 10 senedir patlıcankoliğim.

Beni az çok tanıyanların şaşıracağı bir şey yaptım. Bir daha yapmayı da hevesle bekliyorum. Arabadan, nohut pilav üstü tavuk yedim. Salı günü Beyoğlu'daki o sokağa gidersek bir daha yiyeceğim. Şimdi bile olsa yerim öyle böyle açıktım. Hijyenmiş titizlikmiş oooo yemişim:)))

Ne demiş Herakleitos " değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. "

KAN ARZUSU


Benim etkinlik takibim bir sene bokunu çıkarmakla diğer sene etliye sütlüye dokunmamakla geçiyor. Hoş geçen sezon tiyatro takibini abartmıştım. Sonunda helak oldum. Gelecek sezon bu kadar yapmayacağım demiştim.


Bu sene sinemaya geri dönüş yaptım. Geçen sezon ne filmekimi, ne festival ne bağımsız filmlerin yüzüne bakmamıştım.


Bu sene Filmekimi'nde biraz geç kaldığım için ancak 5 filme bilet aldım. Hoş iyi ki de öyle olmuş. İnsan şuursuzca ona da giderim buna da giderim diye aldığında aslında kendini çok fazla bunaltmış oluyor. Bu sefer yanlışlıkla olayı kararında bırakmışım anlayacağınız.


Etkinlik aşkına tutulmuş durumdayım. İşi abarttıp lalekart sahibi bile oldum.


Bakjwi ( Kan Arzusu), biletleri alırken telefondaki çocuğun şapşallığı yüzünden aldığım bir film oldu. Notlarıma düşmüştüm ama gerilim korku olunca almaktan vazgeçmiştim. Ama iyi ki seyretmişim. Böylesine bir filmi ancak Güney Kore sinemasında izleyebilirdik sanırım. Adamlar harbiden aşmış. Bu kadar mı gerçekçi olur sahneler. Sevişme sahnesi sanki gerçek. Adam kan içiyor sanki gerçekten içiyor. Yani diyecek kelimem yok. Film konusunda şöyle de bir şansım vardı. Emile Zola'nın Therese Raquin romanından esinlemiş Park Chan -wook. Ben kitabı okuduğum için filme kendimi kaptırmam daha kolay oldu. Bu kadar mı güzel esinlenilmiş bu kadar güzel mi aktarılmış. Yani ben gerilim korku sevmem bu süperdi. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Ama bu ne böyle saçma sapan bir film de diyebilirsiniz. Ama bence süperdi. Konusunu anlatmıyorum.
Filmekimi'nin linkini yapıştırıyorum. Oradan inceleyebilirsiniz.


http://www.iksv.org/filmekimi_2009/Filmekimi_2009.asp?day=1&fid=9&sid=3

Cuma, Ekim 16, 2009

MY NAME IS JOE


Bugün filmler aklıma gelip duruyor.


Ken Loach'un ismini ilk defa MY NAME IS JOE filminden sonra duymuştum. O zamanlar abim İstanbul'da yaşıyordu. Ben de heralde üniversitedeydim. İlk gösterime girdiği vakit Beyoğlu Sineması'nda seyretmiştik filmi. O güne dair hatırladığım iki şey var. Birincisi salonun çok kalabalık olduğu ve bizim son dakikalara doğru içeri girdiğimiz yer göstericinin aslında yerimiz daha arkalarda olduğu halde bizi ortalarda iki kişilik bir yere oturtmasıydı. Gerçekten kendi yerimiz miydi yoksa öyle bir kıyak mıydı emin değilim ama ben kıyak olduğu düşünürüm hep. Abim vardı çünkü yanımda. Onunla işler hep yolunda gider. Etrafında iyi ışık olan insanlardan o. İkincisi ise film bitip salondan çıkarken Fikret Kuşkan'ı gözü yaşlı görüşüm. Ağlamış haliyle onu görmek çok hoşuma gitmişti.
Film ise beni çok etkilemişti. Top Listemi yayınlasam içeriğinde bu filmde olurdu.

DÖNÜM NOKTALARIMIZ


Yaşam bize sunduklarıyla oldukça değişken. Bir gün birden hayatınızın tamamen değiştiğini düşünüyorsunuz. Bir kaç yıl sonra ise değiştiğini düşündüğünüz günden önceki hislerinize geri dönüyorsunuz.

Yaşam otobüse binemeden önce ayağımızın bir taşa takılması ile bile değişkenlik gösterecek kadar çok varyasyonları olan bir sistem.


Krzysztof Kieslowski'nin üçlemelerinden "Kırmızı" dır. Beni en çok etkileyen. Orada bir kız bir erkek vardır. Yolları hep aynı yerden geçer ama bir türlü rastlaşmazlar taaa ki bir gemi kazasında kurtulan az kişiden ikisi onlar olana kadar. Zaten filmin son sahnesi odur. Gerisi bizim hayal gücümüze göre şekillendirmemize kalır.


Felaketler her zaman kişi için kötü demek değildir. Belki de yaşamın dönüm noktasıdır.


Pelinimo evet ben romantikim, fil'im ve tarihleri unutmam.

Perşembe, Ekim 15, 2009

YUMUK

Yumuk dün gece ishale tekrar başladı. Sabah çıkarken de pırtlayarak devam etti. Biraz canım sıkkın durumu bir türlü çözemediğimiz için. Gaita testi umarım nedenini bulur. Deneme yanılma yıpratıcı bir süreç.

Salı, Ekim 13, 2009

BİRAZCIK DEĞİŞİKLİK

Tebdil-i mekanda ferahlık vardır diyip Şablon değişikliğine gittim.

Nasıl arada salonumuzdaki yatak odamızdaki eşyaları değiştirip duruyoruz. Ya da saçlarımızla uğraşıp duruyoruz. Bu blog da öyle bir şey. Bir süre sonra aynı görüntü bıkkınlık veriyor.

Dün Yumuk ve Mumuk'u eve getirdim. Sanırım kaka problemimiz hala devam ediyor. İki hafta boyunca ilaçlar yüzünden perişan oldular. Vicdan yaptım biraz. Sanırım dışkı tahliline göndereceğim netice almak için.

Kedi bakımı ile ilgili bir yazı yazmak istiyorum. İnternetten arayıp netice bulamadığım, sorarak öğrenemediğim ama yaşayarak farkettiğim şeylere dair.

Pazar, Ekim 11, 2009

YAŞ MI? O DA NE?

Ben 20 yaşında hissetsem de yaş ilerlemiş. Tahammül azalmış.

Gecenin devamını getirmeyip 22.30'da eve dönüyorum. Hem de 10 dakikalık yolda metroda uyuyakalarak.

Cuma, Ekim 09, 2009

LOGIN NAME'LER PASSWORD'LER

Hani kart çılgınlığından bahsetmiştim ya. O yazıdan sonra bir kaç kartım daha oldu hiç sormayın.

Neyse bir diğer konu da; şifreler ve kullanıcı adları.

O kadar çok siteye üyeyim ya da üye olmuşum ki! İçinden çıkamıyorum. Milyonlarca e-posta adresim var. Bir düzen tutturamadım. Abim bana bir e-posta gönderirken 5 tane adresimi de ekliyor. Tabii ne yapsın şansa bırakmak istemiyor. Düşündüm bundan sonra üye olacağım siteler için sadece bir adresimi kullanayım. O işte de başarılı olamadım. Habire de yeni siteler yeni şeyler çıkıyor. İmdat diyorum ne olacak sonum.

Bir de haftalar önce bir arkadaş ısrar etti twitter denen şeye de üye oldum. Hiçbir mikim anlamadım twitter'dan bıraktım öyle. Bugün bi linke tıkladım twitter'e yönlendirdi. Neyse girmeye çabaladım. Hangi e-posta adresimi hangi şifreyi kullandığımı unuttuğum için epey zorlandım. E-postasını buldum bu sefer şifresini bulamadım. Forgat'a tıkladım reset ettik. Hadi bakalım. Sonumuz hayır olsun.

PS: Bloguma da uzunca bir süre girememiştim. Hangi e-posta hangi şifre diye. Neyse sonra gmail hesabına yönlendi de rahatladım. Artık kafama bir darBe almadıkça unutmam heralde.

Salı, Ekim 06, 2009

KIRMIZI VİTRİNLERİM







Bu aralar ne çok dellenmişim yahu. Tımarhanelik olmuşum.


Geçen bana kargoyla bir şeyler geldi. İşyerinde Bakırköy'den mi diye dalga geçtiler. Tabii onların dalgası benim kedi manyaklığıma istinadendi. Hatta Bülent Bey, evde kalacağımı söylüyor. Ben de kedi seven bulurum diyorum.


Yumuk ve Mumuk bir haftayı geçkin veterinerde. Mumuk geldiğinden beri düzelmeyen kaka problemleri vardı. Kanlı yaptıklarını görünce. Verdiğimiz şuruplar haplar bir işe yaramıyor diye veterinerde gözetim altında olmalarına karar verdik. Gün aşırı ziyarete gidiyorum. Hala iyileşme göstermediler. Umarım bu hafta sonu beraber oluruz. İki hafta olacak neredeyse.


Evim 70 metrekare ama her santimi kullanımda. Annem ıvır zıvırlarıma vitrin almanın iyi olacağını söylemişti. Ikea'ya git bak dedi ama ben gitmedim.


Neyse sözün özü bu pazar IKEA'ya gitme gafletinde bulunduk. Kalabalığın hadi hesabı yok. Bir de herkes çoluğunu çocuğunu almış gelmiş. Pusetle gezdiklerini görünce ufak çaplı şoka girdim. Neyse eğer gün olur devran döner ben pusetle oralarda gezersem enseme bi şaplak atın.


Annem taktı ama iyi ki takmış. Hakikaten bütün ıvır zıvırlarım toplandı görünür oldu. Selocan gümüşlük ne zaman alacaksın diye dalga geçti ama bunlar kırmızı kırmızı şirin oldu.


Bir de çiçekkolik oldum. Evim bir nevi orman balkon zaten kendini aştı.

Pazartesi, Ekim 05, 2009

AMAN AYNI TERANE

Bu ülkede yaşamaktan yoruldum. Haber seyretmesem de gazete okumasam da sadece yaşadığın için bazı şeylere maruz kaldığın için sinir hastası yapıyor bu memleket adamı. Bugün internetten başlıklara bakmam kalbimi sıkıştırmaya yetti. Polisin dövdüğü üniversite öğrencisi yaşam mücadelesi veriyor. Burayı okuyan denk düşen polisi yakını ya da polis varsa kusura bakmayın ama hiçbirinize güvenmiyorum en ufak bir sempati beslemiyorum. Onu geçin benim güvenliğimi sağladığınızı bile düşünmüyorum son derece gereksizsiniz. Özellikle geçen hafta iki polis okulu öğrencisi ile muhattap olmam bu fikirlerimi daha da güçlendirdi. Amelelere haksızlık edecek kadar iki tane amele öğrenci biri de bayan üstelik.

Neyse bir de şu internet erişimlerinin yasaklanması ne oluyor ya. Dinci ...e...in siteleri at koşturuyor ama EVRİMİ anlatan siteler yasaklanıyor. Eşcinsellerin siteleri yasaklanıyor. Size ne ya! Erişimi engellemek, yasaklamak onları bir şeyden vazgeçirecek mi zannediyorsunuz? Ne biçim bir zamanda yaşıyor ve çocuk yetiştiriyoruz.

Son olarak FARMVILLE yasaklanmış. Sebep Cumhuriyet'ten okuduğum kadarıyla. Tarım ve Köy işleri bakanlığı çiftçi haklarını koruma kanuna göre bizim yani üyelerin online çiftçilik sertifikamız olmaması. Ya bu ne ya allasen ne bu şaka mı ? rüya mı? bu memleket real mi? ingilizce tabirle. Ne bu valla ben çok dellenmiş durumdayım. Sinirlerim tavan yaptı.

Mumuk'umla Yumuk'um da bir haftadır veterinerde. Sitres toplarım da yok. Ne olacak bu memleketin hali ha! Sorarım size ne olacak?