Perşembe, Kasım 19, 2009

MUTLU MESUT OLALIM

Yazasım vardı. Kaçtı gitti. Anında yapmalı yoksa dikkat dağılıyor.

Pinom domuz gribi olmuş. Bizde de önce Ozy grip oldu sonra Can ve Teyzem. Onlarınki domuz gribi değildi sanırım. Ozy'ye test yapmışlar negatif çıkmış. Kuzenler Teyzeme çocukları bırakıp İngiltere'ye gittiler. O da kendini iyi hissetmemiş. Sonra panik yapmış bana bir şey olursa bu çocuklara ne olacak diye. Ben hemen gittim yanına o gün birlikte kaldık. Daha sonra Tahire teyzem. Salı ve Çarşamba gene ben kaldım. Bugün kuzenler dönüyor. Herkesin de gribi iyileşti gibi. Bir öksürükleri kaldı. Ben çok istediğim için grip olmayı zımba gibiyim. Murphy kanunu işte.

Yumuk'la Mumuk'u mu çok özledim. Hayat ying yang, beyaz sayfası da var kara sayfası da. Benim bebişlerim iyi ki girdiler hayatıma. Çok seviyorum minnoşlarımı. Beni yakından tanıyanlar bilir çocuk mocuk işleri çok bana göre değil kusmalar ishaller böyle ıyk modunda gezerdim ki bu konuda buraya yazdığımı hatırlıyorum. Ama arada bebişlerimin kakasını bile elle çöpe attığım oluyor.

Evime taşındığımdan beri kedi istiyorum diyordum. Her şeyin zamanı var işte. Zamanı dolmuşsa uzatmaya gerek yok zamanı gelmemişse ısrara gerek yok.

Bir önceki gönderi çok fena bir gönderi oldu. Çok bıkmıştım olan bittenden herkesin ağlak modundan o yüzden köpürdüm. Bir süre mutlu mesut olalım güzel haberler dinleyelim.

Pazar, Kasım 15, 2009

YORGANIMIN ALTINDA Bİ BAŞIMA KALSAM

bu blogda göründüğü kadar enerjisiz, mutsuz, her şeye kulp takan bir insan değilim. yani en azından kendimi öyle görünüyorum.

ANCAK artık yeter diye bağırasım var. tahamülüm eksiye düştü. enerjim çekildi. olumsuz şey duyasım yok. bu hafta sonu bana çok ağır geldi. yükümlülüklerim. fazlalıklarım. anlatılanlar söylenenler yeter. nolur bana anlatmayın artık doldum taştım boşaltamıyorum kendimi. yumru geldi oturdu. halsizim. bıktım. yani ufak tefek şeylerin dağ gibi olmasından bıktım. nefessiz kaldım. kafam galaksi kadar doldu. artık kimin sorunun kiminkiyle karıştı bilmiyorum. elimi eteğimi çekesim. alıp başımı gidesim var. nefes alamıyorum.

vücudum savaşı bırakmak üzere. yatak döşek yatacağım. isteğim de bu.

herkesin sakındığı domuz gribi gelip beni bulsa da. yorganımın altında bi başıma kalsam.

Çarşamba, Kasım 04, 2009

ÜŞÜYEN KADIN

Acınacak haldeyim. İş yerindeki halim yürekleri burkar. Evden giyerek geldiğim hırkamın üzerine. Yaz kış burada bulundurduğum hırkamı giyiyorum. Gene evden giyerek geldiğim yün çorabımın üzerine burada bulundurduğum yün çorabımı giyiyorum. Yün atkım boynumda. Montum da dizlerime örtülü. Ama ayaklarım hala buzgibi. Acayip sinir bozucu bir durum. Hakan'ın getirdiği ısıtma bantlarını her seferinde evden almayı unutuyorum. Ayak sobam bozuldu. İş yerinde katır derili bir sürü erkek çalıştığı için kimse kalorifer yakmayı akıl etmiyor. Ben de her seferinde şu klimayı açar mısınız demekten baydım.

Bir sürü kadının hem de üşüyen kadının çalıştığı bir iş yerinde çalışmak istiyorum.

Dip not: Ayaklarımı bilgisayar kasasının arkasına dayadım çünkü fanın sıcaklığı bir nebze iyi geliyor.

Salı, Kasım 03, 2009

HIŞŞ ÇAĞANcım SANA DİYORUM!

Dün Issız Adam'ı ütü yaparak seyredip sanırım kendisine yeterince ilgi gösteremedim.

Ben ya çağın gerisinde kalırım ya çok ilerisinde. Hiç kimse bilmezken okurum, seyrederim, öğrenirim ya da iş ayağa düşer herkes yalar yutar ben hala seyretmemiş, okumamış, öğrenmemiş olurum.

Bizim Issız Adam da benim çağın gerisinde kaldığım zamanlardan biri oldu. Ancak seyretmek düne kısmet oldu.

Kesmişler biçmişler öyle yayınlamışlar. Gazeteport'ta bir köşe yazarı bu çağda edebiyat eserlerinde sigara geçen, sevişme geçen satırları karalıyor muyuz diye sormuş. İşin bu boyutu düşündürücü ve yüz kızartıcı ama artık biz böyle muhafazakar bir milletiz. Bizi bu noktaya getirenler kıçlarına kına yaksınlar.

Neyse Issız Adam'a gelince. Seyredenler ya kızın çok kötü oynadığını ya da erkeğin çok kötü oynadığını söylemişti. Hatta Çidom ikisi birden kötü demişti. Benim fikrim ise adam felaketti. Yani bu çocuk sonradan oraya buraya çıkıp sanki Alain Delon 'muş gibi ilgi gördü. Pes diyeceğim ne yazık ki! Buradan Çağan Irmak'a sesleniyorum. Ofisiniz bizim işyerinin sokağının başında hatta Ada'nın evi diye kullandığınız yer sizin ofisin alt katı. Bir kaç kere yemeğe giderken de arkalı önlü yürüdük. Bak sen gel beni oyuncu yap keşfedilmeyi bekliyorum heyecanla. Ben başlı başına bir karakterim. Koy kamera karşısına bir şey yapmasam da seyrederler beni:) Filmin ismini de şapşal suratlı kız koyarız. Ha ne dersin? Bak iki apartman yukardayız.

Filmi başka koşullarda seyretsem belki etkilerdi. Hani Kızsız Adam diye bir kısa film çekmişlerdi ya! Ben o kısa filmi komik bulmamış anlamamıştım. Issız Adam'ı seyredince valla bu kadar mı güzel hicvedilirdi dedim sonra. Sanki Kızsız Adam'daki gibi bir abartı vardı olayda. Belki bilerektir. Ben sinema dilinden anlamıyorumdur ama yani biraz daha içten olsaydı skeç gibi olmasaydı keşke.

Neyse Çağancım ben Babam ve Oğlum'u çok beğenmiştim. Ne zaman seyretsem ağlarım da. 5 kere filan denk geldim sanırım. Bir kere Ankara'ya giden Kamil Koç otobüsündeydik. Toplu histeri krizine girdik. Öyle böyle değil. Yani teklifim hala geçerli ben para da istemem aramızda kalır;)

Pazartesi, Kasım 02, 2009

KISKANCIM

O kadar çok taslak yazım var ki! başlıyorum öyle kalıyor.

bu aralar çok kıskancım. bir yazıda eğer daha önce benim yaptığım bildiğim bir şeyden bahsediliyorsa. hıh!! ben zaten biliyorum bunları nolmuş diye okuyorum. hatta okumayı yarıda kesiyorum. ne oluyorsa artık.

ve eğer güzel şeyler yaptığı halde ağlaksa insan o insana hiç katlanamıyorum. ve yaptığı güzel şeyleri kıskanıyorum.

bazen böyle ay canım senin adına çok sevindim ay şöyle ay böyleleler de içten gelmiyor bana. acayip kıllanan adam modundayım. böyle içimden yaptığım yorumlar evlere şenlik.